Hayrettin Eren'i hatırlıyor musunuz? Hasan Ocak'ı? Fehmi Tosun, Murat Yıldız, Hasan Gülünay, Serdar Taniş, Süleyman Yeter, Kenan Bilgin sizin için sadece bir isim mi? Hayrettin Eren 21 Kasım 1980'de İstanbul'da gözaltına alındı. O günden sonra kendisini bir daha gören olmadı. Ailesi, yetkililerden daha sonra yüzlerce ailenin duyacağı cümleyi duydu:
"Bizde yok." Fehmi Tosun 1996 yılında bir sabah çıktığı evine bir daha dönemedi. Eşi Hanım Tosun, ortadan kaybolduktan birkaç gün sonra beyaz bir araba içinde evinin önüne getirildiğini söylüyor. Bu eşini son görüşü oluyor. O yıldan bu yana çocukları babaları olmadan büyüdü. Hasan Ocak 1995 yılında kayboldu. Henüz 28 yaşındaydı. Kardeşi Hüsniye Ocak o günü şöyle anlatıyor: "Hasan eve gelmedi. Kardeşimin doğum günü vardı. Annem akşam balık yapacaktı. Beklemeye başladık, annem balkona girip çıkıyor, girip çıkıyor, sakinleştirmeye çalışıyoruz ama çok zor. Tüm hastaneleri ve karakolları dolaştık. Hep umut ettik. Buluruz Hasan`ı diye düşündük. Ama ancak ölüsünü bulabildik..." Hasan Ocak'ın ölüsü aynı yıl Beykoz'da bulundu.
Kimsesizler mezarlığında. Ölmeden önce işkence görmüştü ve parmağında, gözaltında parmak izi almak için kullanılan mürekkebin lekesi vardı.
DEVLET KÖR VE SAĞIR Bu ülkede terörle mücadele adı altında yüzlerce insan kaybedildi. Ailelerine haber verilmedi, polislerce alınırken
"Beni kaybedecekler," diye adlarını haykırdıklarını gören tanıkları duyan olmadı. İnsan hakları kurumları ve gözaltında kendilerini görenlerin uyarılarına rağmen yetkililer gözaltında olduklarını kabul etmedi. Günler sonra bulundu bazılarının işkenceye dayanamamış bedenleri, kimsesizler mezarlığında, Adli Tıp Morgu'nda. Bazıları ise halen kayıp. Aradan yıllar geçti. Geçen zamana karşın devlet hâlâ 'kör gözlerin gördüğü', 'sağır kulakların duyduğu' gerçekleri 'görmüyor ve duymuyor.' Devlet ne kayıpları kabul ediyor ne de sorumluları adalet önüne çıkarıyor. Yaşananların unutulması bekliyor. Unutkanlık muktedirlerin tarih boyunca en büyük silahı oldu. Antik Yunan'da Peloponez Savaşları'ndan sonra geçmişteki kötü olayları hatırlamayı yasaklayan bir yasanın çıkarılması boşuna değil. Roma'da Sezar öldürüldükten sonra Senato'da konuşan Çiçero,
"Bu cinayete dair bütün anılar ebedi unutuşa havale edilmeli," buyurmuş. "Ebedi unutuş." Bugün
Türkiye'de de unutma-hatırlama savaşı yaşanıyor.
Muktedirler unutmanızı istiyor. Geçmişi unutturarak kurbanları ikinci kez kurban etmenizi, suça ortak olmanızı istiyorlar. Vicdanınızın kimsesizler mezarlığına dönüşmesini bekliyorlar. Mezarı bile olmayan çocuklarına ağlayan annelerin feryadı ortasında bir hayat 'sunuyorlar.'
Kaybedenlerin, kaybedilenlerin en büyük silahı ise hatırlamaktır. Ünlü yazar John Berger, Irak Dünya Mahkemesi'nin oluşturulmasını şöyle gerekçelendirir:
"Suçların kayıtlarını muhafaza etmeliyiz. Çünkü suçluların ilk işi bunları yok etmektir. Bu efendiler yalnızca masumları katletmekle kalmaz, hafızayı da yok ederler. Yeni dünya tiranlığına karşı yükselen muhalefete ilham vermesi için bu kayıtların tutulması şart."
İKİ YOL VAR
Muktedirler "unutun" diyor. Kaybedilenlerin aileleri ise "hatırlayın..." Cumartesi Anneleri, Cumhuriyet tarihinin en yüz kızartıcı bu sayfasının unutulmaması için yine meydanlara çıktı. 1999 yılına kadar sürdürdükleri oturma eylemine tekrar başladılar. Mayıs ayındaki Kayıplar Haftası'na kadar sürecek eylemin amacı, faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kayıp vakaların Ergenekon soruşturması çerçevesinde ele alınması. Yani "
Kaybedenlerin kaybetmesi..." Çünkü unutarak yeni bir hayat kurulamayacağını en çok onlar biliyor. Unutmaları mümkün değil. Böyle olmadığını anlamanız için kendinizi mağdurların yerine koymanız yeterli. Kızınız veya oğlunuz evden çıkıp bir daha geri gelemezse ne yaparsınız? Tanımadığımız kişilerin eşinizi zorla bir arabaya bindirdiğini görseniz ve bu onu son görüşünüz olsa! Bir anne ölüsünü bile bulamadığı, mezarına bile gidemediği bir evladın acısına nasıl katlanır? Hangi dua, hangi dokunuş bu acıyı sağaltabilir Evet. muktedirler "unutun" diyor. Cumartesi Anneleri ise: "Hatırlayın." Seçeceğiniz yol geleceğimiz olacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 8 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/08/pz/haber,C52166B9E20D490C8DFE93265268C004.html
Tüm hakları saklıdır.