Türkiye'nin diğer Ortadoğu ülkelerinden en büyük farkı, burada özeleştiri yapılabilmesidir.
Çünkü
Türkiye'de çoğulcu demokrasi vardır.
Çünkü
Türkiye Avrupa Birliği'nin simgelediği hukuk ve özgürlükler dünyasının içinde yer almayı kendisine hedef olarak seçmiştir.
Topraklarından petrolün adeta fışkırdığı komşularımıza bakın.
Petrol paraları ile diktatörleri, teokratik oligarşileri ve Batı ile Doğu'nun silah üreticilerini fonlarlar. Sürekli kendi aralarında çekişirler ve zaman zaman savaşırlar.
Petrol paralarının kitlelere refah taşıması gerekirken, bu ülkeler sosyal adaletsizliğin laboratuarları gibidir.
Bu bozuk tablonun oluşmasındaki kendi yanlışlarından kaynaklanan nedenleri pek aramazlar.
Özeleştiri yapmazlar.
Bütün kabahatin ve sorumluluğun ya emperyalizmde, ya da siyonizmde olduğunu tekrarlayıp dururlar.
Örneğin Irak'ta kimse Saddam'a
"Neden İran'la savaşıp, yüz binlerce genç insanın ölmesine sebep oldun" diye soramamıştır.
Sormayı düşünenlere bile hayat hakkı tanınmamıştır Irak'ta.
Suudi kadınları Örneğin İran'da Musaddık'ın demokrasi deneyine bile izin verilmemiştir.
Bu ülkelerde ancak rejimler değiştikten veya ülke işgal edildikten sonra, geçmişte yapılan hatalar irdelenebiliyor.
Ama hâlâ Suudi Arabistan'da bir kişi kalkıp
"Analarımıza bacılarımıza neden otomobil kullanmaları bile yasak. Kadınlar insan değil mi" diye soramıyor.
Rejimin adının
"Monarşi" veya
"Cumhuriyet" olması fazla önem taşımıyor.
Neticede Suriye bir demokrasi ama iktidar babadan oğula geçmekte değil mi?
Eski Irak'ta da Saddam'ın halefi ya Uday, ya Kusay olmayacak mıydı?
İngiltere de, İsveç de, İspanya da, Hollanda da birer cumhuriyet değil.
Ama demokrasiler.
Demek istediğimiz şu.
Demokrasimizin kıymetini bilelim.
Hukukun üstünlüğü ilkesine, müminlerin Allah'ın ipine sarıldıkları gibi sarılalım.
Temel hak ve özgürlüklere hep birlikte sahip çıkalım.
Ve kendimizi sırasında insafsızca eleştirebilelim.
"Eleştiri" sadece iktidarlara karşı kullanılacak kadar tek işlevli bir araç değildir.
Özeleştirinin değeri Eleştirinin aynaya bakılarak yapılanı da asla ihmal edilmemelidir.
Bunu yapmayı ihmal ettiğimiz zamanları veya özeleştirinin bazen devlet bazen de toplum baskısıyla yasak olduğu dönemleri, gecikmeli olsa da konuşup tartışmaya başladık.
Bu süreç
"Türkiye Mozaiği" nin öğeleri arasındaki kırgınlıkların sona ermesini, kolektif barışmaları da beraberinde getirecektir.
Gelecekte demokrasiyi sabote etmeyi amaçlayacaklar, geçmişte kolayca demokrasiyi rafa kaldıranlar kadar rahat değiller.
"Derin Devlet" bile şeffaflaşmaya başladı.
"Çok seslilik" her alanda ve her medyada yükselen değer şimdi.
Neticede hepimiz demokrasiden yana taraf olmak zorundayız.
Demokrasi bizim fiziki coğrafyamızı değiştirmese de, sosyo-politik coğrafyamızı değiştirdi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 22 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/22//haber,C9E0612938814C0A98A2EAC7E51379A4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.