Bir yol ayrımı var önümüzde. Ya
"Böyle gelmiş, böyle gider" diyeceğiz.
"Çağdaş uygarlık düzeyi" ni, kapalı kapılar arkasında birilerinin sürekli komplolar hazırladığı,
"faili meçhuller "i gerçekleştirdiği, hukukun üstün olduğu değil üstünlerin hukukunun geçerli kılındığı bir yapı olarak göreceğiz.
"Laik ve demokratik bir sosyal devlet " sloganı tekrarlanınca her şeyin cevabının verildiğini zannedeceğiz.
Ya da her şey şeffaflaşacak.
Yargının bağımsızlığı kadar tarafsızlığına da önem verilecek.
Kapalı kapılar arkasında yapılan kirli pazarlıkların tarafları ne kadar önemli adamlar olsalar da, yargı önüne çıkartılacaklar.
"Laiklik" resmi ideoloji adına halkı devre dışı bırakan ve aşağılayan bir oligarşinin baskı aracı olmaktan çıkartılıp, demokrasinin, hoşgörünün ve farklıların birlikte yaşamasının temel öğesi olacak.
Amaç yıkmak değil İktidarlar silah namlularında değil seçim sonuçlarında belirlenecek.
Böyle bir yol ayrımı var önümüzde.
Sahip olduğumuz sistemi yıkıp yerine yenisini kuralım demiyoruz.
Bu bir perestroika arayışı hiç değil.
Çünkü bütün eksiklere ve aksaklıklara karşın, çağdaş uygarlıkla izdüşümünde olabilecek bir yapı kurduk.
"Türkiye Cumhuriyeti" bizden önce AB'ye giren Doğu Avrupa ülkelerinden daha gelişmiş bir siyasal ve hukuksal yapıya da, ekonomik potansiyele de sahiptir.
Türkiye örneğin Romanya'ya da, Bulgaristan'a da demokrasi, hukuk ve pazar ekonomisi konusunda ders verecek deneyime sahiptir.
Ama
Türkiye hâlâ
"İki başlı devlet" yapısını yok edecek bir çözümün formülünü üretememiştir.
Sizin de zihninizde kuşkular yok mu?
Birileri Susurluk'un üzerini kapatıp, karanlıkta bıraktılar.
Şimdi birileri de
"Ergenekon" olarak bilinen karanlık ilişkiler dosyasının üzerini kapatmaya çalışmıyor mu?
Sayısız kuşku var Kamuoyuna yansıtılan dinleme kayıtlarının yasallıkları kadar, gerçeklikleri de önemli değil mi?
Ya gerçekten mahkemeler
"O benim , bu benim değil" diye gerçekten paylaşılmışsa.
En yüksek yargıçlar bile, adaletin tecellisi yerine siyasal eğilimlerinin ağır basması yönünde kararlarını oluşturuyorsa...
Bazıları
"Kuvvetler ayrılığı" denilince
"Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri" nden başka bir şey anlamıyorsa...
Bir yol ayrımı var önümüzde.
Bir tercih yapmak zorunuza gidiyorsa, Harikalar Diyarı'ndaki Alis'e saray kedisinin tavsiyesini hatırlar, geçersiniz.
Önünde iki yol bulunan Alis, saray kedisine
"Bu yollardan hangisini seçeyim" diye sorar. Kedi
"Nereye gitmek istiyorsun" deyince de Alice "
Bilmiyorum" diye cevap verir.
Bu cevap üzerine kedi sinirlenir.
- Nereye gitmek istediğini bilmediğine göre hangi yolu seçersen seç, fark etmez, der.
Gerçekten nereye gitmek istediğimize karar verdik mi?
Suriye'ye, İran'a, Mısır'a giden yolda mı, yoksa İsveç'e, İngiltere'ye, İspanya'ya giden yolda mı ilerlemek istiyoruz?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 12 Şubat 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/12//haber,C6AE277C9D9F44E5AD87A9BBD560E73C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.