kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Ekim 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MUHARREM SARIKAYA

K. Irak mutabakatı...

Ülkemizin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerinin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir..."
Altı ay önce, 24 Nisan tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından sonra yayınlanan bildiride aynen böyle deniliyordu.
Aslında bir önceki cümle dikkatle okunduğunda "istişarelerin" kiminle sürdürülmesinin tavsiye edildiği de belliydi.
Nitekim MGK'dan 4 gün sonra, 28 Nisan'da Dışişleri Bakanı Ali Babacan da Ankara'ya resmi ziyarette bulunan Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters ile görüşmesi sonrası sözü edilenin Erbil yönetimi olduğunu gizlemiyordu.
Babacan şöyle diyordu:
"Biliyorsunuz, bizim Irak'taki tüm gruplarla diyalogumuzu ve ilişkimizi geliştirme gibi bir politikamız var. Özellikle Irak'ın kuzeyindeki yönetimle terör örgütü PKK konusunda farklı görüşler, farklı yaklaşımlar söz konusuydu. Ancak önümüzdeki dönemde Irak'ın kuzeyindeki yönetimle farklı seviyelerde farklı temasların sıklaşmasını bekleyebiliriz..."
Babacan bununla kalmıyor, sadece teröre karşı mücadele değil, "Irak'ın kuzeyi ile yapılacak temasın enerji konularıyla alakalı ilişkiler açısından da önemli olduğunu" kayda geçiriyordu...

Stratejik mutabakat
Özetle, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde bulunan Erbil, yani Barzani yönetimi ile teması bir devlet politikası olarak altı ay önce belirlendi.
Buna dönük asker-sivil arasında stratejik bir mutabakat da söz konusu...
Bunun gereği de altı aydır yerine getiriliyor. Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı gibi Erbil yönetimi ile alt düzeyde de olsa temaslar gerçekleşiyor.
Bundan sonraki dönemde de sürecek.
Hatta geçen hafta gerçekleşen, bugün de devamı yapılacak olan Terör Zirvesi sonrası daha da yoğunlaşacak.
Çünkü hem asker, hem de sivil kanat Erbil yönetimi ile diplomatik ilişkinin devamını istiyor. Ancak bunun Barzani yönetimini, bölgesindeki Türkmenlere karşı cesaretlendirecek, Ankara'yı da Bağdat'tan uzaklaştıracak bir düzeye taşınması da arzu edilmiyor.
Bir denge içinde kalması gerektiğinin altı çiziliyor.

Katalonya örneği...
Nitekim konuyla ilgili bir diplomatın şu sözleri de bunun göstergesi:
"Türkiye'nin bir devlet politikası var. Bugün Tataristan Cumhurbaşkanı'nı kabul ederken Rusya'dan veya Katalonya bölgesinden bir yetkiliyi kabul ediğimizde de İspanya'dan bağımsız diplomasi yürütmüyorsak, Erbil için de bu geçerlidir. Erbil ile ilişkimiz olur ama Bağdat politikasından farklı olmaz..."
Erbil ile temasın üst düzeye yükseltilememesinin gerisinde Barzani yönetiminin tutumunun yattığını da kayda geçirdi.
Bunu söylese de son günlerde Barzani yönetiminden gelen PKK'ya dönük yaklaşımlardan Ankara memnun...
Ancak yine de diplomatik ilişkinin seviyesini dengeli bir şekilde götürme taraftarı. Bunun için de Ankara Bağdat üzerinden yürütülen "diyalog mekanizmasına" benzer bir yapının Erbil ile de çalıştırılmasını istiyor.
Barzani yönetimiyle "diyalog mekanizmasını" Bağdat üzerinden götürmek yerine, doğrudan yerine getirmeyi hedefliyor.
Buna neden askeri konulardaki uzmanın da dün vurguladığı gibi, Irak'ın kuzeyinde tek politikanın çalışmaz duruma gelmesi.
Birbiriyle örtüşmeyen şu dört politikaya ihtiyaç duyulması:
"ABD, Bağdat, Erbil ve coğrafyaya göre değişen sınırdaki aşiretler..."
Karışık bir iş vesselam...