Milli Takımımız ile ilgili genel yorumum hep aynı:
"Oturmuş belli bir sistemimiz yok. Bir de buna üst düzey kadro istikrarsızlığı eklenince, değil maç maç, bir 90 dakikada dahi büyük saha içi değişkenlikleri yaşıyoruz." Sürekli değişen kadroların en önemli nedeni de her milli maç öncesi başka ülkelerde benzeri olmayan rekor sayıdaki eksiklerimiz.
İşte bu sebeplerden dolayı bizim en büyük silahımız takım ruhu. Bu bütünleşmeyi sahaya yansıttığımız zaman çok sayıdaki bireysel yetenekli oyuncularımız da sahneye çıkıyor. Güçlü rakipler karşısında dahi başarılı olabiliyoruz. Aksi takdirde kolay rakipler karşısında dahi sıkıntılar yaşıyoruz, zaman zaman da beklemediğimiz sonuçlar alıyoruz.
Yakın geçmişten kısa bir analiz yaparsak, bu genel görüşümün doğruluğu kanatlanıyor. EURO 2008 Grup Elemeleri'nde ilk 3 maçtaki 9 puandan sonra Yunanistan'ı deplasmanda farklı yenince ilk iki şansımız hemen hemen garanti gibiydi. Ardından arka arkaya inanılmaz kayıplarla elimizdeki çok büyük avantajı dezavantaja çevirdik. Son şansımızda beraberliğin Norveç'e yaradığı Oslo deplasmanına çıktık. Norveç karşısında yenik duruma düşmemize rağmen zoru başardık. EURO 2008'deki son maçlar da en canlı son örnekler.
AH ŞU DURAN TOPLAR! Bosna maçına milliler hırslı ve disiplinli başladı. Ama çift ön liberolu 4-4-2 düzeninde Fatih Terim'in çift santrfor olarak görev verdiği Batuhan ile Mevlüt ne birbirlerini tanıyor ne de diğer arkadaşlarını. Takım olarak iyi niyetli, hırslı mücadelemize rağmen uzun süre pozisyon bulamadık. Batuhan sakatlanıp çıktıktan sonra Fatih Terim'den herkesin beklediği hamle Halil'di. Çünkü bu maç için çift santrfor düşünmüştü ve de yenik durumda mücadele ediyorduk.
İşte Terim bu anda sistemin işlemediğini görüp, sürpriz ama çok doğru bir tercih yaptı, Nuri'yi oyuna aldı. Nuri iyi servis yapabilen, topa iyi vuran hem de presçi bir oyuncu. Ayhan-Aurelio ikilisine Nuri'nin de katılımıyla devrenin kalan kısa bölümünde Bosna'nın rahat yerleşimini bozup, arka arkaya Mevlüt ile pozisyonlar bulduk. İkinci yarıya üst düzey bir hırs ve çok yüksek tempo ile başlayınca Bosna dağıldı. Tabii ki bu tip presli ve tempolu anlayış en az biriki oyuncudan da ekstra katkı gerekir. Onu da Sabri yaptı. Sabri'nin müthiş performansının yanında engellediği yüzde yüzlük ikinci Bosna golü de maçın kırılma noktasıydı.
Kazanılan bir maçtan sonra en önemli olaylardan biri de hatalardan ders çıkarmaktır. Duran toplardan yediğimiz goller halen devam ediyor. Ne yazık ki çözüm de bulamıyoruz. Ama zoru başarıp mağlupken öne geçtikten sonra maçın son bölümünde Bosna'ya iki tehlikeli kontratak şansı vermemiz ileriye dönük ders niteliğindedir.
Bugün en güçlü takımlar dahi böyle durumlarda daha kontrollü olup, takım savunmasını ilk planda tutuyorlar. Yarınki rakip Estonya.
Rakip küçümseme lüksümüz yok. İşi ciddi tutarsak kolayca kazanır geliriz. Estonya'nın son iki maçta 10 gol yemesini değil, Belçika'ya deplasmanda kök söktürdüğünü göz önüne almamız yeterli olur.
Yayın tarihi: 14 Ekim 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/14//urundul.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.