Üç gün önce sabahın erken saatleri... Pendik'te ilk Milli Gemi Heybeliada'nın denize indirilme töreni için yollardayız.
Önümüzde kilometrelerce uzanan araç trafiği...
Sanırsınız ki son yaşanan fırtına korkutmuş; insanlar İstanbul'u terk ediyor...
Oysa hiç de öyle değil.
Herkes 9 günlük bayram tatili için yollara düşmüş. Sadece İstanbul tarafı mı; Anadolu Ajansı'nın dünkü haberine göre Ankara yönünden gelen araçların oluşturduğu kuyruk da 7 kilometreyi bulmuş.
Şimdi, bayramın birinci günü şu soruyu sormak gerekiyor:
"ABD'den başlayıp dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz, bizi etkilemiyor mu?" Yoksa
ekonomi yönetiminin
"Bakın biz bu krizi fırsata dönüştüreceğiz" yaklaşımı mı etkili oluyor?
Bundan dolayı mı
"Bize bir şey olmaz" anlayışı içinde hareket ediyoruz...
Oysa bir hafta önce
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu'nun İstanbul'da düzenlenen Ortak Meclis toplantısında anlattıkları dinlenecek olursa
Türkiye'nin kapital merkezinde yaşayanların bu yönde davranmaması, daha çok tedbir alması gerekiyor.
Yükselişin çöküşü Aktarmak gerekirse...
TOBB Başkanı önce ABD'deki krizin nasıl patlak verdiğini çok iyi bir örnekleme ile anlatıyor:
2001'de evin değeri 100 bin dolardı; 20 bin dolar peşin, 80 bin dolar ipotek kredisi ile alınmıştı.
2004'te yapılan bir uzman incelemesi (ekspertiz) ile evin değeri 150 bin dolara çıktı. İkinci ipotek ile bankadan 50 bin dolar kredi daha alındı, bununla otomobil yenilendi.
2005'te bir ekspertiz daha yapıldı. Evin değeri 180 bin dolara çıktı; üçüncü ipotek yapıldı ve bankadan alınan 30 bin dolar yeni kredi ile bu kez evin mobilyaları da yenilendi.
2006'da artık piyasa doymuştu ve o mahalledeki herkes evlerinin değerini 180 bin dolar olarak kabul ediyor ve buna göre hareket ediyordu.
Ancak 2007'de aynı mahallede benzer bir ev 180 bin dolardan satışa çıktı. Fakat kimse 180 bin dolar ödemek istemedi.
Ve balon patladı.
Evin fiyatı başlangıçtaki 100 bin doların altına geriledi, 70 bin dolara indi.
Evi için 80 bin dolar ipoteğe giren evin sahibi ödeme yapmak istemedi.
Alacaklarını tahsil edemeyen bankalar borçlarını ödeyecek kaynak bulamayınca mali sistem durdu.
Bizi de vurur TOBB Başkanı bunun
Türkiye'ye etkisinin de kaçınılmaz olacağını söylüyor.
Ancak
Türkiye'nin 2001'den farklı olduğunu; iyi bir kamu maliyesi, sağlam bir bankacılık sistemi getirildiğini kayda geçiriyor.
Mali sistemde denetim ve gözetimin güçlendirildiğini anımsatıyor.
Ancak yine de uyarmadan geçmiyor:
"Krizin faturası herkese çıkacak..." Bir de öneride bulunuyor:
"Finansman veya iş geliştirme müdürünüze iyi bakın, yoksa bir tane edinin." Bu önerilerde bulunmasının nedeni de açık.
Çünkü
Türkiye'nin ihracatının yüzde 50'sinin gerçekleştiği AB'de bu yıl büyümenin yüzde 1 civarında olacağı varsayılıyor; gelecek yılın tahmini ise yüzde 0.9...
Türkiye'de bu yılki büyüme oranı için tahmin ise yüzde 4; gelecek yılın bunun altında olacağı da kesin...
Önümüzdeki günlerden itibaren emtia ve gayrimenkul fiyatlarında büyük bir gevşeme olacağı da görülüyor.
Buna ilave olarak kredi maliyetleri artacak, kredi ile yapılacak yatırımın verimliliği ve karlılığı daha fazla önem kazanacak.
Dolayısıyla kimse
"Bu kriz bana vurmaz; bize bir şey olmaz" demesin...
Krizsiz, üzüntüsüz, kavgasız, ağız tadıyla nice bayramlar...
Yayın tarihi: 30 Eylül 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/30//haber,EBF7D78085B546D08D7F8804E79EB268.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.