kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
8 Eylül 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

On beş yıldır kesintisiz...

Basında ve muhalefetin ağzında merkezi iktidar tartışılan tek konuyken Türkiye dolu dizgin yedi ay sonra yapılacak bir yerel seçim dönemine girdi. Partiler yavaş yavaş yerel yönetim bildirilerini açıklamaya koyuldu. CHP her seçimden önce yaptığı gibi politika üretmeksizin " yenilenme faaliyetlerine " yani vitrin düzenleme gayretine hız verdi.
Bunların hepsini dikkatle takip edince insan nasıl bir ülkede yaşadığına gerçekten şaşırıyor. Şaşırıyor çünkü ortada iki büyük gerçek var.

Yeni demokrasi-yerel demokrasi
Bunların ilki, bugünkü dünyada öne çıkan demokrasi arayışları ve modelleri içinde merkezi iktidar pratik olarak da kavram olarak da artık daha gerilerde yer alıyor. Dünya çok uzun bir süredir "yerellik" kavramını tartışıyor, tartışmanın ötesinde yaşıyor. Demokrasi eğer insanların yönetime katılmasıysa bunun asıl uygulanabileceği yer yerel yönetimlerdir. Bütün bir toplumun sağlık sorununun nasıl çözüleceği karmaşık ve belki de içinden çıkılmaz bir meseledir ama belli bir bölgede yaşayan insanların sağlık sorunları üstelik de demokratik ve katılımcı bir yöntemle ve yönetim anlayışıyla çözülebilir. Aynı şey eğitim veya kültür konuları için de geçerlidir.

Merkezi yönetimi istemek
Bu açıdan bakınca Türkiye'de yerellik kavramının demokratik platformda da yerel yönetim pratiği içinde de bir anlam ifade etmediğini insan görüyor. Tabii, bunu söylerken partilerin merkez yönetimlerini kast ediyorum. Bütün partiler Türkiye'nin yönetimine talip fakat kimse belli bir belediye sınırları içinde yeni, yaratıcı ne yapılabileceğini düşünmüyor. Yerel yönetimlerde başarı elde etmek isteyenler de bunu genel iktidarı tartışmak ve etkilemek maksadıyla özlüyor. Bu Türk demokrasisinin yaşayabileceği en büyük tıkanıklıktır. Siyasetin artık çok canlı, üretken, tekrar edeyim yaratıcı yerel yönetim politikalarına ihtiyacı var. Gelelim ikinci meseleye.

15 yıllık iktidar
Genel olarak yerel yönetimler konusu Türkiye'nin gündeminde hiç yer almadığı için kimse bu ülkede 1994 seçimlerinden bu yana bugün AKP'de somutlaşmış siyasetin neredeyse 15 yıldır kesintisiz iktidar olduğunu hatırlamıyor . Bu, neresinden bakılırsa bakılsın, çarpıcı bir şey! Benim bildiğim kadarıyla bu ülkede bugüne kadar bu kadar uzun süreli bir yerel yönetim iktidarı olmadığı gibi son beş yıldır da söz konusu yerel yönetimler merkezi yönetim iktidarıyla destekleniyor.
Merkezi yönetimde iktidar olmak zordur. İktidar partisi o noktada kolaylıkla ve hızla yıpranır. Enflasyondan sosyal güvenliğe, eğitimden savunmaya kadar her noktada merkezi yönetim ağır sorunlarla yüz yüze, iç içedir. Oysa yerel yönetimler bunların dışındadır. Yerel yönetimler, Türkiye pratiği de açıkça gösterir ki, doğrudan doğruya yerellik kavramıyla ve yönetimle bütünleşmiştir. Üstelik yerel yönetim merkezi iktidarı sarsan konulardan muaftır. Kuşkusuz merkezi yönetimde iktidar olan partinin yıpranmasından yerel yönetim de etkilenir ama bunu aşmak çok daha kolaydır.
Böyle değerlendirince şu son on beş yılda bugünkü siyasetin şu ya da bu parti altında, içinde kesintisiz iktidar olduğu yerlerde nelerin yaşandığı başlı başına bir çalışma konusudur. Olumlu veya olumsuz bir değerlendirmenin ötesinde bu konuyu ele almak ve irdelemek gerekir. İkincisi, AKP'yi iktidara taşıyan merkezi yönetim değildir. Yerel yönetimlerdeki deneyim ve birikimdir ve şimdi kamuoyu yoklamaları 2009'dan sonraki bir dört yıl için de bu partinin yeniden iktidar olacağını gösteriyor.
Bütün bunların hangi anlama geldiği üstünde düşünmek için heyecan verici bir konu değil mi?