İtiraf edeyim ki ben hala
kent, estetik, taşralılık gibi konularda yazmayı sürdürmek istiyorum ama
sol tartışmaları yeri göğü yıkarken ve izler büsbütün birbirine karışmışken serde var olan solculuğu yok sayıp sessiz kalmak işime gelmedi. Birkaç şey söylemek istiyorum, çünkü sadece
sol-Ergenekon tartışması değil devam eden. Aynı zamanda
yeni sol oluşumlar da söz konusu. Ben de bu iki nokta etrafında bazı hususlara değineceğim.
Sola ahlakla bakmak Bana göre
Türkiye'deki sol tartışmasının iki anlamda
ahlakla doğrudan ve yoğun bir ilişkisi var.
Bunların ilki Ergenekon konusunda solun hiç değilse belli kesimlerinin gösterdiği ve gerçekten tepki duyulması gereken sessizliktir. Gerçi yazılanlar çok karıştığı için bu tartışmanın özünü neyin oluşturduğu yeterince anlaşılmadı ama iyi kötü belirlenen husus doğrudur.
Türkiye'de sol
Etyen Mahçupyan'ın doğru tanımlamasıyla
cemaatçidir ve o cemaatçilik
Türkiye'deki solun karmaşık yapısı içinde çok geniş ölçülerde
devletle-devletçilikle-ulusalcılıkla iç içe geçmiştir. Bu
bizim solun olmayan tarihini belirleyen en önemli etmendir ve gerçekten aşılması gereken en önemli özelliğidir.
İkinci ahlaki nokta daha önemlidir:
Türkiye'de bugün sol hakkında yazanların çok önemli bir bölümü hayatları boyunca solla hiç ilişkisi olmamış insanlardır . Solla doğrudan politik veya ideolojik ilişkisi olmamışlar sol hakkında yazamaz, diye bir kural koymak ne kadar yanlışsa da bugünkü durum daha vahim bir sonuca işaret ediyor.
Gerçek, somut, evrensel anlamda tarihsel bilinç ve birikimine sahip çıkan sol da bu tartışmalar içinde toptancı bir mantıkla karalanıyor, sol bir tüm evrensel varoluş realitesiyle yok sayılıyor. Tartışma en geniş anlamda solun olmamasına, yadsınmasına dönüşüyor. Solun bundan sonra var olabilmesinin koşulu olarak da liberal prensipleri değil liberalizmi kabul etmesi gösteriliyor. Liberallik ve liberalizm Liberal bir sol bazı kesimlerin tercihi olabilir. Benim tercihim de belli itiraz kayıtlarıyla o yöndedir. Fakat bu
liberalizm karşısında diz çökmemiş bir solun olmayacağı anlamına nasıl gelebilir? Liberalizm bir doktrindir.
Solun çok önemli bir özelliği bu doktrinin bazı prensiplerinin kategorik olarak eleştirisidir. Liberalizmle iç içe geçmiş piyasa ve (Tanrısal) uyum düşüncesinin reddidir. Buradaki detay
solla demokrasi arasındaki ilişkidir.
Liberal dediğimiz ilkeler solun demokratik yanını olduğu kadar demokratik bir düzen içinde demokrasinin kurallarına bağlı kalarak iktidarını oluşturmasını öngörür. Böylece liberal olanla liberalizm arasında ciddi bir ayrım yapılması gerektiğini görmek gerekir. Türkiye'de bugünkü sol karalamaları doğrudan doğruya solun liberalizm boyunduruğu altına alınmasına dönüktür. Buna itiraz etmek şarttır.
Solun kendi gerçeği Nedeni daha ciddi olarak tartışılması gereken varlıksal (ontolojik) bir noktadan kaynaklanır ki, o da solun
sınıf gerçeği ve bilinciyle kurduğu bağdır. Bu da solu (post modern yorumların getirdiği ve bu satırların yazarı tarafından çok önemsenmiş ve değerlendirilmiş eleştiriler ne kadar ciddi olursa olsun) hala
Marksizmle iç içe geçirir.
Bu iki açıdan bakınca ortaya yeni bir sol kavrayış çıkar ve kendi ahlakını kurar.
O ahlak anlayışı bugün Marksizmin çok önemli ama zaman zaman daralan sınıf tanımını çok aşacak bir özellik taşıdığı gibi baştan beri doğrudan sola karşı olmuş Ergenekon türü oluşumları öncelikle reddetmeyi gerektirir . Sol sadece Ergenekon değildir. Buradan tartışmak solu eksiltmektir. Mesele çok daha geniş ve kapsamlıdır.
Tabii ki, devam edeceğim!
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/25//haber,8516AA68EB514AFE945FF25065D2B04C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.