Anayasa Mahkemesi'nin bugün veya yarın vereceği karar ne olursa olsun, Türkiye'nin yaz aylarında bir seçime gitmesi kaçınılmaz görünüyor.
Yüksek Seçim Kurulu'nun hazırlıklarına göre, olası bir seçim günü için iki tarih öne çıkıyor: Temmuz veya ağustos başı.
Anayasa Mahkemesi'nin kararının ne olacağı henüz belirsiz.
Ancak
kulislere sızan hava, Ankara'da cumhurbaşkanlığı seçiminin iptali yönünde bir karar beklendiği yolunda. Böyle bir durumda seçim zaten kaçınılmaz hale gelecek.
Türkiye'nin mevcut siyasi tablosu içinde kısa bir sürede gidilecek bir seçimden nasıl bir sonuç çıkacağı üç aşağı beş yukarı bellidir.
Siyaset mühendisleri şu anda işbaşında, yama-yapıştır yöntemiyle bir sonuç elde etme çabasında.
Ancak
Türkiye'nin yakın geçmişi siyasetin tepeden aşağı dizayn edilemeyeceğinin örnekleriyle doludur.
Gücünü halktan almayan, halkın özlemlerine karşılık veremeyen ve siyaset yarışında sürekli yenilgiye uğramış insanların bir araya gelip oluşturacağı birlikten açık söyleyeyim kuvvet doğmaz. Kıymeti kendinden menkul 10 isim bir araya geldi diye halk bir hareketin peşine takılmaz.
Hele bu hareket gücünü demokrasi dışı güçlerden aldığı izlenimi verirse, başarı şansı iyice sıfırlanır. Ankara Tandoğan ve İstanbul Çağlayan'da yapılan mitingler seçime yönelik bir veri olarak değerlendirilmemelidir.
O mitinglerde o insanların bir bölümü tehdit olarak algıladıkları bir gelişmeye "hayır" demek için bir araya gelmiştir.
Ama o insanların hep birlikte aynı şeylere "evet" demesi kolay değildir.
Çağlayan ve Tandoğan'da serbest piyasa ekonomisine, özelleştirmeye, yabancı sermayeye karşı tavırlar sergilenmiştir.
Oysa o kalabalık içinde tam da bu gelişmelere "Evet" diyen çok sayıda insan vardır. En azından o mitinge katıldığını bildiğim birçok yakın arkadaşımın böyle bir yaklaşım içinde olduğunu biliyorum.
Bu nedenle bu tabloya bakıp seçim tahmini yapmak doğru bir yaklaşım değildir.
Elbette merkez sağ ve solda partilerin bir araya gelip güç birliği yapması sağlıklı bir gelişmedir.
Elbette Türkiye'de parti enflasyonunu azaltmak yararlı bir iştir.
Ancak bu işi tabanın isteği doğrultusunda yapmak ve siyaset mühendislerini devre dışı bırakmak esastır.
28 Şubat benzeri heveslere girenler sandıkta kaçınılmaz olarak hüsrana uğrayacaktır.
Bu kadar tecrübeden ders alınmamış olması aslında vahim bir olaydır.
Bıraksınlar partiler kendi kadroları, bilgi ve birikimleriyle bu işin üstesinden gelsin.
Hep diyoruz, "Türkiye'de sistemin en büyük güvencesi istikrarlı bir iktidar ile güçlü bir muhalefettir" diye.
Tepeden dizaynla böyle bir tablo yaratacaklarına inananlar yine hüsrana uğrayacaktır. Bu tabloyu, yaşadığı olaylardan daha sağlıklı bir sonuç çıkaran seçmen kendisi yaratacaktır.
Seçmene ve sağduyusuna güvenmek her zaman doğru sonuç verir.
Yayın tarihi: 1 Mayıs 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/01//babahan.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.