Müjde"yi Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği"nin internet sitesi "Pukmedia" verdi: "Maliki sonunda 'Kerkük' imzasını attı!" Bu "Müjde" Bağdat'ta aylardır süren bilek güreşini Kürtler'in kazandığı ve Kerkük'te bir mevziyi ele geçirdikleri anlamına geliyor.
Başbakan Nuri El-Maliki, özellikle Sünni Araplar'ın baskısıyla Irak Anayasası'nın 140'ıncı maddesini uygulamakla görevli komisyonun kararlarını imzalamıyor, bürokratik engellemelerle zaman kazanmaya çalışıyordu. 140'ıncı madde malum; Kerkük'ün statüsünü belirleyecek referandumla ilgili.
Maliki oyalama taktiğini bir yere kadar uygulayabildi. Sonunda Kürt gruplar resti çektiler: "Hükümetten ayrılırız", "Parlamentodan çekiliriz" ve en önemlisi "Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılı olmaktan vazgeçeriz!"
Şii Başbakan kan gölünde yüzen ülkenin bir de parçalanmanın eşiğine gelebileceği korkusuyla bu "Rest"i göremedi ve 140'ıncı Madde Komisyonu'nun 4 kararına imzayı bastı. Böylece Kerkük saatli bombasının pimi çekildi. Çünkü bu kararlar, Saddam döneminde getirilen Araplar'ın tazminat karşılığı Kerkük'ten çıkarılmalarını, sürülmüş Kürtler'in ve Türkmenler'in dönmelerini, kovulan kamu görevlilerinin işlerine iadesini ve tarım arazilerinin eski sahiplerine geri verilmesini öngörüyor. Takvimin devamı şöyle: Temmuz'da nüfus sayımı, 15 Kasım'da kentin statüsünü belirleyecek referandumun yapılması...
Kerkük'teki Araplar'ın gönüllü ayrılacakları, yani baskı yapılmayacağı belirtiliyor ama bizzat ABD raporlarında Kürtler'in gözdağı ve sindirme politikaları sonucu 150 bin Arap'ın zaten kentten ayrıldığı belirtiliyor. Yerlerine de 350 bini aşkın Kürt'ün getirildiği, bunlardan en az 100 bininin Kerkük'le hiçbir ilgisi bulunmadığı da aynı raporlarda yer alıyor. Yine o belgelerde vurgulanan ve Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir tespit daha var:
Kerkük'te hemen hiç Sünni Türkmen kalmadı. Araplar gibi onlar da Kürtler'in tehditlerine dayanamayıp göçtüler. En sıcak yaza hazır olun Kerkük'ün kilidini açacak anahtarı ele geçiren Kürtler şimdi ikinci "Zafer" için uğraşıyor: Petrol Yasası'nı istedikleri gibi çıkartmak. O da olursa, Kerkük altın tepside onlara sunulacak.
Ve Türkiye jeostratejik bir kararla karşı karşıya kalacak: "Kırmızı çizgileri" ya koruyacak ya unutacak.
İkinci olasılığı hiçbir iktidar göze alamaz. Çünkü,
Başkan Bush'un, Mesut Barzani'nin ve Celal Talabani'nin "Kerkük, Irak'ın iç sorunudur" söylemlerinin "Kudüs'ün İsrail'in iç sorunu olduğu" iddiasından farkı yok. Kudüs nasıl çok yönlü bir sorunsa ve ancak tüm tarafların kabul edebileceği bir formülle çözülebilirse, Kerkük için de aynı durum ve koşullar sözkonusu.
Kudüs nasıl Ortadoğu barışının "Olmazsa olmaz"ı ise, Kerkük de Ortadoğu'da istikrarın ana unsuru.
Merkezi Brüksel'de bulunan etkin düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu geçenlerde yayınladığı raporda, "ABD'nin Kerkük krizini göremediğini" belirtti.
Acaba gerçekten göremedi mi, yoksa Kerkük'ü diplomatik çevrelerde giderek daha çok destekçi bulan, "Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirme", yani bölge haritasını yazboz tahtasına çevirme planlarının tetikleyici olarak mı düşünüyor? Doğrusu kuşkumuz var.
Ancak şurası kesin: Kerkük, kentten ayrılacaklara tazminat formlarının dağıtılmaya başlanacağı yarından itibaren yıl boyunca gündemin tepesine oturacak.
Sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun da. Zira Kerkük'te yakılacak ateşin tüm bölgeye yayılması kaçınılmaz!
Yayın tarihi: 1 Mayıs 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/01//haber,3415A95163814F3D8CB47E566096167F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.