Türkiye'de siyaset, önceki gün saat 23.15'te Genelkurmay Başkanlığı'nın bildirisiyle yeni bir sürece girdi.
İster,
"muhtıra gibi" denilsin, istenirse,
"laiklik hassasiyeti" ; bildirinin anlamı açık.
Siyaset, kendisini içine attığı girdap nedeniyle, demokrasiyi korumayı başaramadı.
Bundan kurtulabilmesi için çıkış yolunu da yine siyaset bulmalı... Direniş göstermenin, suçu birbirinin üzerine atmanın,
"bu duruma sen getirdin, haydi sen kurtar" demenin anlamı kalmadı.
İktidarı ve muhalefetiyle, hatta tüm kurumlarıyla gelinen bu noktadan çıkışın yolu bellidir; bir an önce seçime gitmektir.
Cumhurbaşkanı seçimini de gidilecek erken genel seçim sonrasına bırakmaktır.
Direnişle çözülmez Bunun ötesindeki bir davranış, direniş, gerilimi artırmaktan başka fayda getirmez.
Nitekim, iktidar partisinin
"sağlıklı düşünen, akil adamlarının" yaklaşımı da dün bu yöndeydi.
Oysa, partide onları dinlemeyen; hala
"Erbakan sendromundan" kendini kurtaramamış olanların sayısı da az değil.
Gerekçeleri de;
"Erbakan geçmişte direnemedi, teslim oldu; kaybetti. Şimdi biz direnelim kazanalım." Oysa, mihenk aldıkları Erbakan, 28 Şubat öncesi seçime gitmek varken,
"Başbakanlığı Çiller'e devrederek" direniş gösterme yolunu tercih ettiği için kaybetti.
Ayrıca, bugün askerin bildirisindeki görüşleri savunan, bunu
"cumhuriyetin korunması" olarak algılayan önemli bir kitle desteğinin varlığının 14 Nisan'da görüldüğü de unutulmamalı.
Bütün bunlara rağmen, dünkü bildiri noktasına gelinmemesi, sorunun sivil çözüm içinde bulunması gerektiği gerçeği de açık.
Bundan sonra, siyasetin demokrasi içinde bulacağı çözümün adresi de belli: Seçim...
Anlaşılıyor ki, hükümet de bunun söylem formülü üzerinde çalışıyor.
Bildirinin hemen ardından
"acil seçim" isteyerek altında kalan taraf olmak istemiyor.
Yarın seçim meydanlarına çıktığında halk,
"Cumhurbaşkanlığı seçimini niye yarıda bırakıp da karşıma geldin, direnemedin mi?" dediğinde, vereceği yanıtın yöntemini bulmaya çalışıyor.
Hükümet Sözcüsü, Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in dünkü açıklaması bu açıdan da okunmalı.
Anayasa umudu İlginç olan ise dün çözüm yeri olarak görülmeyen Anayasa Mahkemesi, bugün siyasetin çıkışının umudu haline geldi.
Anayasa Mahkemesi kararını hangi yönde alırsa alsın, siyasetin çıkış yolu olacak.
Yöneticilerinin de dün vurguladığı gibi eğer,
"367 şarttır, Meclis'te bu sağlanamamıştır" yönünde karar çıkarsa, AK Parti Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yeniden başlatma veya diğer turları zorlama yönünde bir çaba sarf etmeyecek.
"Müdahale içinde karar almış olsa da hukuka saygımız sonsuz" diyerek, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini noktalayıp erken genel seçime gidecek.
Muhalefet partilerinden dün gelen açıklamalar da dikkate alınırsa, AK Parti'nin bunun ötesini zorlamasının anlamı kalmadığı görülüyor.
Zaten daha ilerisini zorlamanın, AK Parti için kendi iktidarı altında seçime gidememek sonucunu doğuracağının da farkına varıldı.
Bütün bu nedenlerle, Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin başvurusunu ele alacağı yarınki toplantısına kadar herkesin ortamı germeden beklemesi lazım.
Unutulmamalı ki,
"hukuk ve sandık" sivil demokratik çözümün en iyi yollarından biridir.
Yayın tarihi: 29 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/29//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.