Bir atasözümüze göre, "Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur." Ancak biz Genelkurmay Başkanlığı'nın "e-muhtıra" olarak tarihe geçecek "Basın Açıklaması" ile testinin kırılmadığına, sadece çatladığına inandığımız için karınca kararınca yol göstermeye devam edeceğiz.
Evet testi sadece çatladı; ancak onarılmazsa, yapıştırılmazsa, kırılması tehlikesi de var.
Hem sonra testideki çatlak Genelkurmay'ın çıkışıyla değil, 1215 Nisan arasında başladı. O günlerdeki gelişmeleri kısaca hatırlatmakta yarar görüyoruz:
12 Nisan: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt basın toplantısında, "Biz Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine,
devletin üniter yapısına bağlı, ama sözde değil özde bağlı, bunu davranışlarına yansıtacak bir cumhurbaşkanının seçileceğine inanıyoruz " dedi.
13 Nisan: Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri'ndeki konuşmasında "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri, hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya kalmadı. Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılıyor" dedi ve cumhurbaşkanının nitelikleri ile görevlerini hatırlattı: "Anayasamızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş düşüncesi, tek ulus ve ulusal devlet, tekil devlet, laik devlet, demokratik devlet, sosyal devlet, hukuk devleti ilkelerine dayandırılmıştır. Anayasal kuralların bağlayıcılığı yanında, içtiği ant ve Anayasa'nın uygulanmasını gözetme görev ve yetkisi,
Cumhurbaşkanı'nı, yukarıdaki ilkeleri özümleyerek uygulamak ve uygulatmakla yükümlü kılmaktadır. "
15 Nisan: Meclis Başkanı Arınç, Özal'ı anma toplantısında "Yeni bir Türkiye'ye hazırlanmamızı" isteyerek, "
Sivil, demokrat ve dindar bir cumhurbaşkanı seçmeye çalışıyoruz ama CHP engel oluyor. Türkiye özlediği cumhurbaşkanına çok az zaman sonra kavuşacaktır. Halk dindar bir cumhurbaşkanı istiyor" diye konuştu.
Çare yine demokraside Sezer cumhurbaşkanının niteliklerini "Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti ilkelerini özümsemiş" biri diye tanımlıyor. Sezer'e vekalet eden Arınç ise "Sivil, demokrat, dindar" diye...
Devletin zirvesinde birbirinin taban tabana karşı iki dünya görüşü barınabilir mi? Cumhurbaşkanı "Laik" kimliğe ısrarla vurgu yaparken, yokluğunda ona vekalet eden Meclis Başkanı inadına "Dindar" kimliği ön plana çıkabilir mi?
İşte testi bu yüzden çatladı.
Çünkü Arınç, Erdoğan'ın "Üstümüzden çıkardık" dediği gömleği fora etti.
Çünkü Çankaya Köşkü'nde oturmuş 10 cumhurbaşkanının, zihinlerde dindardinsiz diye sınıflandırılmasına, hatta Gül'ün adaylığına karşı çıkanları "Dinsizlik"le suçlamaya kadar götürebilecek zehirli bir ortamın tohumlarını ekti.
Biz Demirel'in ünlü deyişiyle "Meşruiyet içinde çarenin tükenmeyeceğine" yürekten inanıyoruz. Hatta başlıca güvence olarak, can havliyle ona sarılıyoruz. Ona nedenle de tüm kurumların ve herkesin testideki çatlağın yapıştırılmasına yardımcı olmalarını istiyoruz.
Ve Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in de belirttiği gibi, "Hükümet ile Silahlı Kuvvetler'i karşı karşıya getirmeye çalışanlar"ın oyunlarına karşı tetikte olmaya çağırıyoruz.
Bir ricamız da Arınç'a: Lütfen susun. Hiç değilse Erdoğan'a, Gül'e ve partinize daha fazla zarar vermemek için. Hiç değilse testideki çatlağı derinleştirmemek için.
Hepimiz susalım ve öncelikle Yüce Mahkeme'nin kararını bekleyelim...
Yayın tarihi: 29 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/29//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.