Bundan böyle herkes, dünkü Tandoğan mitingini, 14 Nisan'ı odağına koyarak hareket etmeli.
Halkın düşüncesinin ne olduğunu görmeden,
"güç bende" oyununu oynamamalı.
Halkı bir kenara bırakıp, halk adına söz sahibi olduğunu iddia etmemeli.
"Ben varsam güçlü olursun, yoksam batarsın" böbürlenmesiyle dolaşmamalı.
"Ben ne verirsem halk onu alır, ben yönlendiririm" yaklaşımı içinde olmamalı.
"Türkiye'nin üniter yapısına, Anayasa'da sıralanan temel niteliklerine gelecek saldırıları ancak ben göğüslerim" bakışını terk etmeli.
Özetle Türkiye'nin asıl sahibinin halk olduğunu unutmamalı.
Sabahın erken saatinden, miting bitine kadar Tandoğan'da gördüklerimden çıkardığım bu sonuçlara başka eklemeler de yapılabilir.
Bütün bunları sıralarken herkesin odak alması, altını çizmesi lazım gelen şu gerçek unutmamalı:
"Tandoğan meydanında dün Türkiye'de düzenlenmiş en büyük miting gerçekleşti..." Bugüne kadar ölçüt kabul edilen ve
"ondan büyüğü olmadı" denilen, 1977'de Ecevit'in Ankara'ya gelişinde düzenlenen karşılama mitingi de, kanlı 1 Mayıs 1977 Taksim'i de dün Tandoğan'da egale edildi.
14 Nisan süreci Miting süresince verilen mesajları sıralamak gerekirse...:
- Türkiye'de, demokratik tepki alışkanlığının yerleştiği ispat edildi.
- Başta biz medya mensupları olmak üzere, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine, meslek kuruluşlarından kamu görevlilerine kadar, herkes bundan sonrasını 14 Nisan'a göre belirlemeli.
- 23 Nisan 1920'de temelleri atılmış Cumhuriyet'e, bayrağa, üniter yapıya, laikliğe, demokrasiye ve sosyal hukuk devletine, çağdaş ve modern toplum yapısına aykırı tek kelime söylememeli; davranış dahi göstermemeli.
- 14 Nisan, tek başına
"Başbakan Tayyip Erdoğan'a hayır" mesajı değildi. Benimsemediği tüm davranışlara, siyasal, sosyal ve ekonomik dayatmalara karşı duruştu.
- Tüm engellemelere,
"darbecilerin mitingi, gitmeyin" söylemlerine aldırmayan halk hareketiydi. Darbe arzusunda olanlar varsa, onlara karşı oluşun da göstergesiydi.
- Baştan beri kendisine karşı bir hareket gibi algılamış olsa da 14 Nisan AKP için bir güvenceydi; çünkü sivil hareketti.
- Merkez sağda veya soldaki partilere,
"kişisel hesaplarınız ilgilendirmiyor, ben birleştim" mesajıydı.
- İkinci Dünya Savaşı sonrası sıkıntıları yaşamış; son 40 yılda ekonomik bunalımlarla ezilmiş, en azından aile büyüğünden hikayesini dinlemiş orta direğin
"ben uyandım" haykırışıydı.
- En çok sayıda katılan kadınlar ve gençlerin
"ben varım" duruşuydu.
- Teröre ve ondan nemalananlara nefretin yansımasıydı...
Bütün bunları yaparken ne örgütsel, ne maddi veya manevi desteği vardı.
Elinde Türk bayrağı, ağzında
"halk destanı", yüreğinde vatan sevdasından başka bir şeyi yoktu.
Omuz omuza, yan yana, kol kola tek bir yere;
Mustafa Kemal Atatürk'e; Anıtkabir'e yürüdü.
2002'de merkeze karşı çevrenin başkaldırısı vardı; 14 Nisan'da yani dün ise halkın, merkezi ele geçirme çabasındakilere karşı sivil hareketi...
Bundan sonra kimsenin
"Ben de buna karşı hareket yaparım" anlayışı içinde olmaması gerekir.
Herkesin, demokratik olgunluk içinde verilen mesajı iyi okuması gerekir.
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15//haber,CDAA6A6A74064D9AB540ED3F1F58DFE0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.