Tandoğan meydanına varmak için, araç trafiğinin kesildiği yerden yirmi dakika yürüdüm; balık istifi gibi dizilmiş kalabalığı yara yara on beş dakika ilerledim; sonra tırmanarak üç tane demir çubuklu çiti aştım; ardından yine kalabalığı yarmaya çalıştım ve en sonunda nefes alamayacak gibi olduğum yerde, kapağı DSP'nin bir otobüsünün tepesine attım. Ne gördüm?
RAKAM: Resmi rakam ne olursa olsun, dün Ankara'daki "Cumhuriyet" mitingi, bu şehrin gördüğü en kalabalık siyasi eylemdi.
Reuters polis telsizine dayanarak "en az 300 bin",
Associated Press "en az 200 bin", AFP ise "yüz binler" dedi. Türk basınında ise 45 binden (
Samanyolu ) bir milyona (
Kanaltürk ) kadar her kafadan ayrı bir ses çıktı. Tecrübeli gözlemcilere göre dünkü kitle, Taksim'deki meşhur
1 Mayıs, Ecevit'in efsanevi Ankara mitingi ve
Uğur Mumcu cenazesini kat kat aşıyordu.
İNSANLAR: Kalabalığın arasında ilgimi çeken, meydanları
"kadınların" doldurmuş olmasıydı. Her iki kişiden biri kadındı, gördüğüm kadınların nerdeyse tümünün başı açıktı.
Duygusal ve heyecanlı bir atmosferde
Onuncu Yıl Marşı'nı avaz avaz okuyan bu insanların tümü, hayat tarzlarının şu ya da bu şekilde tehlike altında olduğu hissiyle oraya gelmişti. Sivas'tan, İzmir'den, Foça'dan, Polatlı'dan, Antalya'dan gelmiş partililer, öğrenciler, emekliler, sıradan vatandaşlarla sohbet ettim. Orta sınıf, okuryazar demek yanlış olmaz. Bir muhabir
"Beyaz Türkler sahaya indi" esprisini yaptı. Ben ise "orta sınıf" derim. 28 Şubat sürecinde
"Mollalar İran'a" diye sloganlar atılmıştı. Şimdiyse kalabalık
"Kahrolsun Amerikan emperyalizmi" diye bağırıyordu.
MİSYON : Dün yürüyenler, mitingi organize eden
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Kanaltürk'ün gücü ve misyonunu, CHP teşkilatının kapasitesini aşan bir kitleydi. Atılım Üniversitesi'nden bir grup öğrenciye
"CHP'li misiniz?" dedim, "Hayır" cevabını aldım. İnsanları oraya getiren, marjinal sayılabilecek ADD'nin gücü değil, laik yaşam tarzının tehdit altında olduğu düşüncesi ve Başbakan Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasının cumhuriyeti değiştireceği korkusuydu.Bu korku yersiz olsa da Hükümetin bu korkunun varlığını görmesi, bunu dikkate alarak bu insanlara el uzatması, onları ikna etmesi lazım.
TEHLİKE : Dün gördüğüm tablo, bundan sonra Türkiye'nin siyasi haritasının yeniden
"kutuplaşma" noktasına kaydığının resmiydi. İster sağ-sol, ister laik-anti-laik deyin... Kitle kızgın ve kararlıydı ve
siyasi pozisyonlarını Erdoğan'
ın kişiliğine kilitlemişlerdi . Bu bir ülke için
sağlıksız ve
tehlikeli bir gidişat; ancak bu gidişatı durdurmak, yine Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'de AK Parti tabanından daha geniş bir yelpazeyi kucaklamasıyla olabilir. Ben, Tayyip Erdoğan Çankaya'ya çıkarsa, Türkiye'ye şeriat geleceğine ya da demokrasinin darbe alacağına inanmıyorum. Ancak önemli olan benim düşüncelerim değil, AK Parti'ye oy verenlerin dışındaki toplum tabanının ve devlet mekanizmasının kilit noktasındaki isimlerin algısıdır.
MUHALEFET : Kim ne derse desin, dün CHP lideri Deniz Baykal'ın günüydü. Baykal, mitinge katılma kararıyla hem siyaseten güç topladı, hem de
"Cumhuriyet elden gidiyor" teması üzerine kuracağı seçim kampanyasına start vermiş oldu. Şu zamana kadar aydınlardan CHP'ye yönelik en büyük eleştiri, yeterince muhalefet yapamaması ve
"halktan kopuk" oluşuydu. AKP halkın, CHP devletin partisi gibi karikatürize ediliyordu. Dün Baykal bir rüzgar yakaladı, AKP'ye karşı kitlesel bir hareket olabileceğini gördü. CHP lideri bunu iyi kullanırsa, küskün solcuları kucaklayıp tek bir cephe hareketi başlatabilirse, seçimlerde merkez liberal ve sosyal demokrat aydınların "kerhen" değil "tercihen" partisi olma şansını yakalayabilecektir. Dün gördük ki Başbakan Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması, kim ne derse desin CHP için bir "fırsattır."
Ancak CHP liderinin unutmaması gereken, Erdoğan yada AKP bir destek mitingi düzenlerse en az onun kadar vatandaş toplayacağıdır.
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.