Cumhurbaşkanı
Sezer, görevden ayrılmasına çok kısa bir süre önce
"rejim" uyarısı yaptı.
Sezer'e göre, iç ve dış güçler işbirliği içinde Türkiye'de laik rejimi değiştirme çabasında.
Öncelikle Sezer'in konuşmayı yaptığı yer önemli. Sezer, böyle bir konuşmayı Çankaya Köşkü'nden tüm ulusa seslenerek yapabilirdi.
O, Türkiye'de üç kez darbe yapıp
"rejimi" silah zoruyla değiştirmiş bir kurumun genç temsilcilerine yaptı.
İkinci olarak, zamanlama ilginçti.
Eğer Türkiye'de rejim Sayın Sezer'in iddia ettiği gibi ciddi bir tehlike içindeyse, cumhurbaşkanı olarak üzerine düşen görevi bugüne kadar yapmamış demektir. Çünkü rejimin tehlikede olması durumu bir hafta içinde ortaya çıkmamıştır.
Rejim tehlikedeyse uzun yıllardır tehlikede demektir, o zaman Cumhurbaşkanı'nın kendini Çankaya'ya hapsetmemesi, sık sık halk önünde bu tehlikeye işaret etmesi gerekirdi.
Ankara'da bindirilmiş kıtalarla mitingler yapılıyor, devlet büyükleri birbiri ardına açıklamalarda bulunuyorsa, bunun tek gerekçesi cumhurbaşkanlığı seçimleri ile arkasından gelecek genel seçimlerdir.
Sezer ve kendisi gibi düşünenleri asıl endişelendiren
Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasından sonra yapılacak genel seçimleri AK Parti'nin kazanma olasılığının çok yüksek olmasıdır.
Milli Görüş çizgisinden gelen, geçmişte birçok kez kapatılmış bir siyasi çizginin temsilcilerinin "değişmiş" oldukları inandırıcı bulunmamaktadır.AB, Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen bir kurum olarak görülmektedir. Amerika'nın asıl amacının da bağımsız bir Kürdistan yaratarak Türkiye'den toprak koparmak olduğu düşünülmektedir.
Özetle, halk yanlış partilere oy verdiği için beğenilmemekte, stratejik ortaklar kuşkuyla karşılanmakta, AB bir uygarlık projesi olarak değil, bir ihanet projesi olarak görülmektedir.
Çözüm yolu olarak da daha fazla içine kapanmak, AB sürecinde sağlanan demokratik reformların bir bölümünden vazgeçmek gösterilmektedir.
Kendi toplumunun önemli bir kesimi olmak üzere, her yerde
"düşman" arayan bu anlayış ülkede korku ve gerilimi artırmaktan başka bir işe yaramaz ne yazık ki.
Türkiye, 70 milyonluk nüfusu, milyar dolarla ifade edilen ekonomisi, güçlü ordusu ve köklü tarihiyle bu tip korkuları geride bırakması gereken bir ülkedir. Tarihte birçok ülkenin karanlık dönemleri olmuş, işgal edilmiş, toprakları elinden alınmıştır.
Ancak bu ülkelerin hiçbiri bugününü geçmişin korkuları üzerine inşa etmemektedir.
İçinde bulunulan durumu doğru değerlendirmek, önlemlerini almak başka, sürekli korkuları beslemek başka bir şeydir.
Sonuçta her yerde kendisini yok etmeye, bölmeye çalışan düşmanlar gören bir ulus, sağlıklı nesiller yetiştiremez. Türkiye'de rejimin tehlikede olduğu doğrudur.
1920'lerin koşullarında kurulmuş bir sistemin ilelebet değişmeden kalması daha tehlikelidir.
Bugün ülkemizde eğitim yaygınlaşmış, gelir seviyesi yükselmiştir.
Geniş halk kitleleri, ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmak istemektedir.
Eskisi gibi halkı dışarıda bırakarak işleri yürütmek pek kolay görülmemektedir.
Bu değişimin laiklik aleyhine, antidemokratik karakterde olacağını ileri sürmek 80 yılın kazanımlarını hiçe saymak ve halkın sağduyusunu küçümsemek anlamına gelir.
Lütfen bizi sadece korkuyla yönetmekten vazgeçin artık.
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15//babahan.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.