Vallahi kabahat yazanda değil, onu yeniden sayfaya koyanda..
Ben 25 Ağustos 1995'te yazmışım.. Yasemin, sen kalk, 5 Nisan 2007'de yeniden köşeye koy, benim Ankara'da olmamdan istifadeyle..
Yahu
12 yıllık yazıya bir mektup yağdı, çuvalla.. Oku oku bitmez.. Niye?..
Bu sevgi konusu, zemin ve zaman tanımaz, her zaman geçerlidir de ondan..
"Gerçek sevginin tek ölçeğidir bir arada olma isteği.. Seven, gerçekten seven bir arada olmak için mucizeler yaratır. Bütün öncelikleri sevdiğine tanır.." demişim..
U.. diyor ki.. "Yazın bir silkinmeme sebep oldu. İlişkimi tekrar sorgulama gereği duydum. Sevmediğimi ve daha fazla uzatmanın bi anlamı olmadığını anladım ve ilişkime nokta koydum."
Al sana "Yuva yıkan" Yasemin!..
Y.. diyor ki.. "Yıllardır bir arada olduğum, evlenme planları yaptığım erkek arkadaşım beni aradı, acaip sinirli bir tavırla sizin yazınızı okumamı istedi.
'Beni hiç sevmediğini anladım, ilişkimiz bitmiştir' dedi ve kapadı" diyor..
Oysa Y. Onu çok seviyormuş. Hep yanında olmak istiyormuş.
"Hıncal Uluç bu yazıyı normal insanlar için yazmış, oysa benim korkularım var, bana çektirdiklerinden dolayı" demiş ama dinletememiş..
"Ben ondan vazgeçemem, Hıncal Bey, ne olur yardım edin" diyor..
Hadi edin bakalım.. "Korkular.. Çektirdikleri.." Sonra aşk.. Karışık!.
T.. diyor ki.. "O beni arayıp buluşalım demezse, ben onu hiç aramıyorum. Bu sevmiyorum anlamına gelmez ki.. Ben askıntı duruma düşmemek için aramıyorum. O aradığında da, beğenmediğim bir teklif olursa, 'Şunu yapmayalım, bunu yapalım' diyorum, ne var bunda!."
Vallahi çok şey var. Bir defa olaylara hep kendi pencerenden bakma egoizmi var, T.. "O ne düşünür" diye bir soru yok kafanda..
Beni hiç aramayan, birlikte olmak için hiç çaba harcamayan, ben aradığımda da, beni değil, teklifimi öne alan bir kızın beni sevdiğini nasıl anlarım ben.. Laflarından mı?.. Onu herkes söyler.. Sevmeyen de.. Kullanan da.. Son kullanma tarihim gelince beni kapıya koyan sevgilimin söylediklerini Shakespeare akıl edememiş, Jülyet'e söyletememiştir..
İkincisi..
Kendini iyi sorgula.. Sevdiğinden emin misin, yoksa kendini mi kandırıyorsun?. Onu değil.. Kendini..
E.. diyor ki..
"Eşimin beni sevmediğini maalesef dört yıl sonra anladım.." Ama bu bizim yazının ikinci yayınından önce.. Yasemin'in günahı yok bu defa.. E..beni gençlik yıllarından beri okurmuş.. "Büyük hocamsınız" diyor..
S.. diyor ki..
"Siz kadınları anlamamışsınız. Biz dünyanın her yerinde böyleyiz.. Kadın içgüdüsel olarak aranmak ister. Çünkü sevmekten çok sevilmek isterler. Sevilen erkek bıkar ve kaçar.." Valla kadın buysa, anlamamam isabet olmuş.. Hayatta çok şeyden bıktım, bir şeyden hiç.. Sevilmekten hiç bıkmadım.. Sevildiğimi sadece duymak değil, bir de görmek isterim. Ben gösteririm çünkü, her fırsatta..
S.. diyor ki.. "Bu yazınız ona ne kadar âşık olduğumu getirdi aklıma.. Hayatımın fırsatlarını hep onun üzerine yapmak, hiç sevmediğim maç programları ve nefret ettiğim aksiyon filmlerini birlikte izlemek ne güzel.. Her fırsatta beraberiz ve mutluyuz.. Sevmek böyle bir şey işte.."
Ne denir ki.. S.. keşfetmiş, hayatın sırrını..
G.. diyor ki.. "Yazınızı daha evvel de okumuştum, hem de birkaç defa.. Bu defa okuyunca saatlerce ağladım. 29 yaşındaki karımı 4 ay önce trafik kazasında kaybettim. Tam da sizin anlattığınız gibiydi. Beni sevdiğini söylemek ve göstermek için her fırsatı kullanırdı. Ben de bu sevgiye layık olmak için elimden geleni yaptım.
Yedi yıl bu muhteşem sevgiyi yaşadığım için dünyanın en mutlu adamlarından biriyim.."
Bunun üzerine bir şey denmez. Laf biter!..
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.