Yaz okulunun ilk öğrencileri
Küçük kuzenler, Çeşme'de çok sıkılmış: "Hadi hafta sonu Yalıkavak'a götüreyim sizi," dedim. Benim küçük köy evim, onların yaşları itibariyle ota-mota daralan ruhlarına, sürekli sıkılan canlarına belki şifa olur, alıştıkları konfordan uzaklaşmak, enteresan gelir diye düşündüm. Fikir olarak cazip buldular sanırım, hemen "Oleeeyyy!" dediler! Bizden sonraki jenerasyon gerçekten bir acayip. Onları mutlu edecek her neyse, bulmak çok güç. Bulunca da o mutluluğun birkaç günden fazla sürmesini sağlamak daha da zor. Neyse işte, perşembe öğleden sonra dertli kuzenlerden Deniz'in arabasıyla yola çıktık. Ve yola çıktığımız andan itibaren Deniz, arabasından şikayet etmeye başladı. Şurası şöyle, burası böyle, babam istediğim arabayı almıyor vs., diye söylenmeye. Onun yaşındayken bizim için bir araba sahibi olmak, kurulması bile abesle iştigal bir hayaldi oysa.. Değil ki marka model beğenmemek..
OTOMOBİLİN KALBİ KIRILDI Söke'ye kadar sahibinin aşağılamalarına maruz kalan araç, benzin almak için durduğumuzda intikamını fena aldı: Birden çalışmamaya karar verdi. Ben cansız nesnelerin de bir ruhu olduğuna inanacak kadar büyüdüğümden (!), Deniz'e dönüp çıkıştım: "Bak gördün mü söylendin söylendin, ağzından çıkan sözcükler negatif enerji yarattı, arabayı kendi dilinle bozdun," dedim. "Offf Öncel Abla yaaa. İnanma bu saçmalıklara, sana söylüyorum bu arabada iş yok işte! Annemlere de söylüyorum ama inanmıyorlar..." diye yine başladı. "Sus bakayım sen. Ben şimdi onunla konuşur çalışmasını rica eder, senin adına özür dilerim," diyerek olgun bir büyüğün vermesi gereken yanıtı verdim. Oturdum sürücü koltuğuna ve biraz reiki, biraz dua, çevirdim kontak anahtarını.. Tıkkk sesinden başka bir şey duyulmadı. Yok dedim zavallı arabacık çok bozulmuş. Küsmüş iyice, kalbi (motoru) çok kırılmış: Sahibim beni sevmiyor, diye..
EN KİBAR ÇEKİCİ SÜRÜCÜSÜ Bundan sonrası ise çok çileliydi çook... Hani o otomobil markalarının yol yardımı hizmetleri var ya, hani bize güvenin sizi yolda bırakmayız, nerede olursanız hemen koşar gelir aracınızı cillop gibi yaparız, diyen.. İnanmayın. Yok öyle bir şey... Tek yaptıkları size en yakın servisin telefonunu vermek. Sonra çekici çağırmak vs. size kalmış. Biz de öyle yaptık. Bodrum maceramız, Söke'de çok acayip bir mola vermiş oldu. Arabamız bir çekicinin üzerinde, biz de ikisi küçük biri büyük olmak üzere üç kuzen, dünyanın en kibar çekici sürücüsü Alim Bey'in yanında, şoför mahallinde, saçlarımız uçuşa uçuşa servise doğru yola çıktık.
EV, YAZ OKULUNA DÖNDÜ Söke'de sanırım manyetik bir alan var araçları bozan... Ben hayatımda bu kadar yoğun bir servis görmedim çünkü... Tam iki saat, sadece "Aracınızın şanzıman beyni bozulmuş, bir hafta burada kalacak parça bekleyeceğiz," demeleri için bekledik. Yapacak bir şey yok. Söke, bir hafta kalıp hoşça vakit geçirmek için pek uygun bir ilçemiz değil. Mecburen yola, yani Bodrum'a otobüsle devam edeceğiz. Ettik de. Bu arada aklınızda olsun, böyle bir durumda kasko iki günlük araç kiralama hizmeti veriyor. Biz de Bodrum'dan firmanın ayarladığı aracı teslim alıp yedi saatin sonunda Yalıkavak'a varabildik. Ki bilenler bilir, İzmir-Bodrum arası yolda mola vermezseniz sadece imi buçuk saatte aşılabilen bir yoldur. Şu anda küçük evimde ben yazımı yazıyorum. Küçük kuzenlere de zorla, 100'de 100 Düşünce Gücü isimli kitabı okutturuyorum. Gerçekten okuyup okumadıklarını akşam kontrol edeceğim. Özet çıkaracaklar! Evim bir nevi yaz okuluna döndü. Sanırım bir daha bana gelmek istemeyecekler. Olsun.. Yeni neslin en azından iki ferdini kurtaracağım: "Dil, kalbin zekatıdır... Ağzını her zaman hayra aç çocuğum."
|