|
|
Ya her şey eskisi gibi olursa
Şemdinli'de yaşanan olayların yarattığı endişe devam ediyor. Halk bombaların patladığı sokaklarda hala ürkek yürüyor. Herkesin gözlerinde aynı soruyu görmek mümkün, "Korku dolu günlere mi dönüyoruz?".
Hakkari ve ilçeleri Şemdinli'yle Yüksekova endişeli, suskun ama her şeye rağmen ümitli. Halk "normale yakın" bir hayat sürdüğünü söylüyor. Düğünler yeniden başlamış. Dükkanların hepsi açık. Ama bu olaylara kadar geceleri sokaklarında içki bile içilen Şemdinli'de hava karardığında derin bir sessizliğe bürünüyor.
Hakkari ümitle adaleti bekliyor
Şemdinli'de patlayan bombalarla gündemimize oturan Hakkari'de birkaç gün geçirdik ve resmi görevlilerden sokaktaki vatandaşa kadar birçok kişiyle görüştük. Hakkari, endişe ve ümitle adaletin gerçekleşmesini bekliyor.
Hakkari'de her sohbet, "Durumlar nasıl?" diye açılıyor. Ve muhakkak bir hikaye ya da fıkrayla devam ediyor. "Köylünün biri eşeğini pazara götürmüş, bakmış orada kendisininkinden daha güzel bir eşek, üstelik de çok ucuza satılıyor. Hemen eşeğini satıp onu almış. Meğer eşek sihirliymiş, köyde çeşmeden içeri kaçıvermiş. Zavallı köylü olup biteni anlattığında kimse ona inanmamış. Üstelik de yalan söylediği için askerlerden dayak yemiş. Onun perişan halini gören köylüler, 'Yalan söyledim' diyerek dayaktan kurtulmasını önermişler. O da kabul etmiş. Birkaç gün sonra çeşmenin önünden geçerken eşeğin kulaklarını musluktan çıkarttığını görmüş, 'Ben senin orada olduğunu biliyorum ama' demiş, 'söyletmiyorlar'." Hakkari'de olup bitenler de, çeşmenin içine kaçan bir eşek kadar inanılmaz ama bunları konuşmak da bir o kadar zor. Şemdinli'ye akşam yedi sularında vardığımızda sokakta birkaç polis ve asker dışında kimse yoktu. Oysa Şemdinliler, bu son olaylara kadar herkesin sokakta olduğunu, hatta içki içildiğini anlatıyor. Bu "herkes" in erkeklerden oluştuğunu söylemeye gerek yok. Şemdinli ve Yüksekova'da sokakta hiç kadına rastlamıyorsunuz. Olağanüstü Hal uygulamasının kalkmasının üzerinden epey zaman geçmesine rağmen askerlere ve askeri araçlara sık sık rastlanıyor. Hakkari ve ilçelerinde kimi lokanta ve kahvelerin kapısında "ER VE ERBAŞ GİREBİLİR. KOMUTAN" yazılı kağıtlar asılı. Hakkari'de sohbet ettiğimiz bir askeri yetkili, "Şemdinli kışla gibi değil mi?" diyor. "Bunlar en kısa zamanda değişecek. Burada bazı hatalar yapılmış, öncelikle bu hataların ne olduğunu tespit edip değiştirmemiz gerek." Birçok Hakkarili olayların etnik siyasetten çok sınır kapısından elde edilen ranttan kaynaklandığını söylüyor. Burada kaçak benzinin litresi 900 kuruşa kadar inebiliyor. Sınırdan geçen her araç didik didik aranıyor, Hakkari'ye bir pet şişe dolusu benzin getirmek bile yasak ama rahatlıkla kaçak benzin bulabiliyorsunuz. Hakkarililer ise, bir süredir normale dönen hayatlarının tekrar dağılması endişesi içinde. Yüksekovalı gazeteci Senar Yıldız, "Aslında normale döndük. Mesela düğünler yapılmaya başlandı. O dönemde her yer kapalıydı, mecburen düğünler ertelendi. Ne yapacaksın, kuaför kapalı, kuyumcu kapalı, çiçekçi kapalı" diyor. Yüksekova Belediye Başkan Vekili Özgül Özdemir Milas ise ramazan ayında dördüncü katı bombalanan bir evin beşinci katındakilerin tombala oynamaya devam ettiklerini anlatıyor. Güneydoğu'da ise Hakkarililer güzel Türkçeleri ve edebi Kürtçeleriyle tanınıyor. Buradan birçok sanatçı ve yazar çıkmış, Yılmaz Erdoğan, Mustafa Erdoğan, Metin Uca, Muhsin Kızılkaya, İrfan Aktan, Ender ve Enver Özkahraman ilk ağızda akla gelenler. Hakkari ve Hakkarililer, bütün yoksunluklara, tehlikelere rağmen, belki de tam bu yüzden, ayakta kalmaya, neşelerini kaybetmemeye çalışıyor. Hakkari her şeyin eskisi gibi olmasından korkuyor ve endişesini sabrına sarmalayıp gerçeği, adaleti ve kardeşliği bekliyor.
Ayşe Düzkan
|