Başbakan'ın koruması da Kürtçe konuşuyordu
Yüksekova Beleriye Başkan Yardımcısı Özgül Özdemir Milas, Güneydoğu'nun tek kadın başkan vekili. Aslen Tuncelili, İstanbul'da öğretim görmüş, Yüksekovalı eşiyle birlikte gelmiş bu ilçeye. "Burada İstanbul'dan daha rahat ediyorum" diyor. Bir de olaylar bitse, bir de belediyenin de biraz daha parası olsa...
- Şemdinli ve Yüksekova'da sokakta hiç kadın yok. Kadınlara yönelik şiddetin yoğun olduğu bir bölge ama yerel yönetim kademelerinde çok kadın var. Bu fark nasıl aşılacak? - Kadın sorunu, sadece bu bölgenin değil, bütün Türkiye'nin, hatta belki en gelişmiş Avrupa ülkelerinin temel sorunu. Hakkari biraz daha iyidir, Yüksekova'da yeni yeni kadın dışarı çıkmaya başladı ama etkinlikleri, sosyal çalışmaları yürüten bayanlardır, buradaki erkek bunu kabul etti, belki önümüzdeki seçime kadınlar damgasını vuracak. Etkinliklerde kadınlar çoluk çocuk sokaktadır. Ama o kadınlar evinde bir hiçtir. Ve kadınlar birbirlerini de rahatlıkla sömürebiliyor. Mesela 8 Mart'la ilgili bir toplantı yaparız, gelen kadınların çoğu 50-60 yaşındadır. Biz genç kadınlar da gelsin isteriz ama onlar evde babasına kardeşlerine hizmet eder. Bölgede bu anlamda ciddi bir tezat içerisindeyiz.
BÜTÇESİZLİK BÜYÜK ENGEL - Belediyenizin kadınlara yönelik ne tür çalışmaları var? - Seçim sürecinde kadınlara yönelik birçok proje geliştirdik ama sonra gördük ki öncelikle bütçe meselesi bu. Küçücük bir araştırma için bile ciddi para gerekiyor. Bizim planlarımızda her şeyden önce kadınlara yönelik eğitim, okuma yazma eğitimi, sonra sağlık hizmetleri var. Çünkü kadınların çok ciddi sağlık sorunları var; bu konuda birkaç panel düzenledik. Kadın hastalıkları konusu hiç bilinmiyor burada.
- Kadınların çoğu Türkçe bilmiyor. Siz Kürtçe biliyor musunuz? - Anlıyorum ama konuşamıyorum. Bazen ben Türkçe konuşuyorum, onlar anlıyor, onlar Kürtçe konuşuyor ben anlıyorum. Bazen de odacılar geliyor çevirmenlik yapıyor ya da gelen anneler çocuklarını getiriyorar çeviri için. Çünkü özelikle kadınlar hiç bilmiyor Türkçe. Kürtçe bilmemek benim için büyük bir dezavantaj.
- Devlet görevlileri ya da güvenlik güçleri arasında Kürtçe bilen oluyor mu? - Olmaz olur mu? Kürtçe bilmeseler görev yapmak mümkün değil ki, bir şekilde halkın içerisinde olmak zorundasınız. Hatta Başbakanımız gelmişti geçen gün Yüksekova'ya, onun güvenliğini alan arkadaşlardan birinin çok güzel, çok akademik bir Kürtçe konuştuğunu gördüm.
- Sizce burası huzur bulacak mı? - OHAL kalktığında Van'da öğrenciydim, gece seyahat etme yasağı kakınca hiç işim olmadığı halde saat ikide Yüksekova'dan Van'a gitmiştim, sırf o duyguyu yaşamak için. Burada yaşanan acıları anlamak çok zor. Yakınlarını kaybetmek, insan olarak aşağılanmak, kimliğinizden dolayı geri plana itilmek çok acı bir şeydir. Buraya insanlar ancak kitabevi bombalandıktan sonra geldiler ve sonuçta birleştik bir noktada. Ama Başbakan, Şemdinli halkını şahit olarak görmediğini söyleyerek hepimizi kırdı.
- Sizce neler yapılmalı? - Alınan kararlar, örneğin Kopenhag Kriterleri hayata geçsin, yeter. Ama belki zaman geçmesi gerekiyor bunun için... Bakın Başbakanımız 'Biz bölgedeki eksikliklerimizin farkındayız' dedi. Her şey birden bire değişemez. Önyargıların kırılması gerek, belli zihniyetlerin kırılması gerek, ilk önce birbirimize güvenip birbirimizi sevmemiz gerek. Buradaki insanların istediği rahat bir ortam, rahatlıkla konuşabilmek, seçmeli ders olarak anadillerinde eğitim görebilmek...
- Burası çatışmalar öncesinde de yoksul muymuş? - Tabii. Başbakan Yüksekovalı işadamlarının buraya yatırım yapmasını istedi ama burada olaylar bitmeden, altyapı hizmetleri olmadan, kimse yatırım yapamaz. İnsanlar sularını sondajla çıkartıyorlar, Malatya'da olan olay ayyuka çıktı, biz de bekliyoruz. Foseptik çukurları içinde bir denizi düşünün, sızmıyor mu, sızıyordur. İlaçlarla falan çare olmaya çalışıyoruz. Yüksekova Belediye'sinin iki tane kazıcısı var, bu kadar nüfusa bununla yetişmek mümkün değil.
BİR KEPÇE DAHA OLSA... - Buradaki kadın belediye başkanları bir araya gediklerinde, belediyelerdeki kepçelerle kazıcıları konuşuyorlarmış, öyle mi? - Ben geçen gün bunu farkına varmadan yapmışım, reklamlarda Çukurova'nın Volvo bir kepçesi çıkıyor, hemen dikkatimi oraya veriyorum, eşime, 'Bakar mısın, şunun önündeki kepçesine, bıçağına, güzelliğine' diyorum. Kış boyunca kepçem olmadığı için kazıcıyla yol açmışım, bir ay sonra kepçemiz gelecek onun hayallerini kuruyorum. Kurbanını ben kendim keseceğim.
- Özgül, bütün bu zorluklara rağmen mutlu musunuz? - Mutluyum. Yaklaşık 16-17 aydır burada çalışıyorum. Henüz maaşım da bağlanmadı, inşallah önümüzdeki ay bağlanacak. Hafta sonları da zabıta takip ediyorum, bu arada toplantılar düzenliyoruz halkla. İki ayda bir İstanbul'a, Ankara'ya gidiyorum ama ben orada mutlu olamıyorum artık. O trafiği çekemiyorum, burada beş dakika içinde istediğim yere gidiyorum. Orada kimseyi tanımıyorum ama burada çarşının içinden geçerken herkesi tanıyorum, bir yerden bir yere giderken belki yirmi yerde oturup çay içmem, selamlaşmam gerekiyor.
- Ev işiyle aranız nasıl? Eşinizle aranız nasıl? Çocuğun var mı? - Çocuğum yok henüz. Eşimle üniversiteyi birlikte okuduk, birbirimizi iyi tanıyoruz, aynı düşünceleri paylaşmanın da önemi var tabii. (Gülüyor) Evde kardeşim var bir de, dershane yönetmenliği yapıyor, ara sıra şaka yapıyorum, 'İki tane sömürgem var, kadın tarihinin intikamını ben alıyorum' diyorum. - Onlar mı yapıyorlar işleri? - E ne yapalım, başka alternatifleri yok, başlarının çaresine bakmak zorundalar.
|