Mevsim Yorgunluğu
Bahar Kuzey Amerika'ya hala gelemedi, ama İsa'nın hikayesi her yeri sardı
Geçen gün sokakta yürürken köpeğini gezdiren yaşlı bir adam doğrudan yüzüme bakarak "Bu allahın belası kış ne zaman bitecek?" dedi. "Bilmiyorum. Ben de dayanamıyorum artık" dedim. Kış o kadar uzun ve soğuk geçti ki artık kimsede o paltoya ya da şemsiyeye uzanıp birkaç hafta daha titreyecek enerji (ve sinir) kalmadı. Washington ise son günlerde İzmir gibi. Bahar gelmiş, zambaklar fırlamış, insanlar güneşli günlerde mutlulukla geziniyor. New York'ta genelde bahar bu haftaya denk gelen Paskalya tatiliyle başlar. Paskalya hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar için kutsal bir döneme rastladığından şu veya bu şekilde kent nüfusunun önemli bir bölümünü etkiler. Ufak bir tarihi hatırlatma: Aslında Paskalya, Yahudiler'in Mısır'dan göçünü anlatan bir Musevi geleneği. Fakat zamanında Batı Şeria'da dolaşan Hazreti İsa ve arkadaşları da aslında dindar Yahudiler olduklarından Passover'ı (hamursuz) kutlamak için Kudüs'e gelirler. Her yıl hamursuz kutlamalarında kente göç eden Yahudi nüfusun ayaklanacağından korkan Romalı işgal gücü, kentteki birkaç Musevi din görevlisiyle işbirliği yapıp bu yeni tarikatı fazla büyümeden bertaraf etmeye karar verir. Uyduruk bir bahaneyle İsa'yı tutuklarlar. Peki ben bunu her gün dinlemek zorunda mıyım? Bu aralar maalesef öyle. Mel Gibson'ın "İsa'nın Tutkusu" filminden sonra bir İsa furyasıdır başladı. Adamcağızın çarmıha gerilişi herhalde son yüz, iki yüz yıldır bu kadar çok konuşulmadı. Gazeteler, televizyon programları, arkadaş toplantıları derken herkes, sanki dün olmuş da yeni öğreniyormuşuz gibi, İsa'yı tartışıyor. Kamuoyundaki en büyük tartışma konusu şu: İsa'nın öldürülüşündeki asıl sorumluluk Kudüs'ün Romalı generali Pontus Pilate'de mi yoksa Pilate'nin kanına giren İsa'dan korkan Yahudi hahambaşı Caiaphas'a mı ait? Partilerde ya da akşam yemeklerinde birileri dönüp dolaşıp konuyu günün birinci gündem maddesine getiriyor: Gibson'ın filmi gizliden gizliye Yahudilere karşı nefreti körüklüyor mu? New Yorklular'ın çoğu anti-semitik olduğu gerekçesiyle filmi görmeyi reddediyor. Ama ülke genelinde "Tutku" bütün zamanların en büyük hasılat rekorunu kırmaya aday.
İSA'NIN RATİNG'İ BÜYÜK Tabii tüm bu furyanın ardında para hesabı da yok değil. Aradan iki bin yıl geçmesine rağmen İsa'nın çok ciddi rating aldığı ortaya çıktı. Televizyonlar habire yeni İsa belgeselleri hazırlıyor. Geçen gün ABD'nin Ali Kırca'sı sayılabilecek Peter Jennings bile İsa'nın cazibesine dayanamayıp ABC'de İsa ve Aziz Paul'le ilgili 3 saatlik (!) bir belgesel sundu. Ne yalan söyleyeyim gayet ilginçti. Her 10 dakikada bir çıkan reklamlara rağmen pes etmeyip epey bir bölümünü izledim. (Kimse alınmasın ama vardığım sonuç, önceleri bir Musevi hareketi olarak başlayan Hıristiyanlığa, İsa'nın ölümünden yıllar sonra gerçek ideolojik temelini Antakya'da Aziz Paul'ün sağladığı.) Yalnız protein yemeyi öğütleyen Atkins rejimi nasıl tüm Amerikayı sardıysa, İsa'nın hikayesi de aldı yürüyor. İsa'yla ilgili 'science fiction' romanları bile üretilmeye başladı. Bunlar tarihte olduğu gibi İsa'yı güçsüzlerin fakirlerin sözcüsü olarak değil, global kötülüklerle savaşan Terminatör karakterine benzetiyor. ("Ben bu filmi bir yerde görmüştüm galiba" diyorsunuz.) Neyse ben de diyorum ki tüm bunların asıl nedeni, Kuzey Amerika'da bir türlü bitmek bilmeyen bu uzun, soğuk kış. Şu yaz gelse de insanlar yollara, pilajlara dökülüp biraz rahatlasa artık!
|