Hadi durma, kutla bu zafer senin!
Bir şarkıdır gidiyor sokaklarda... Düne kadar kimselerin adını bilmediği genç bir şarkıcının nağmeleri herkesin dilinde. Gizemli isminin arkasında bir süre gizlenen "resmi" de yavaş yavaş çıkıyor ortaya. Milyonları arkasında sürükleyecek bir "karizma"nın izleri görülmüyor resminde. Kendi halinde; hatta engelleyemediği bir "tevazu"nun ağırlığı altında kalmış bir genç insan portresi çıkıyor albümdeki "ışık oyunlarıyla süslenmiş" resmin altından. Bu resmi tanıyoruz aslında. Bu resim yabancı değil. Resmin ipuçlarını çözmek için doğum tarihini öğrenmek yetiyor. 1980'lerin çocuğu o. 12 Eylül girdabının ya kısa süre öncesinde, ya tam o yıl, ya da birkaç yıl sonrasında doğanların hayata tutunma savaşlarının ve hayata bakışlarının ortak fotoğrafı gülümsüyor içinde. Dışarıdan her şeyi umursamaz görünen, oysa içinde derin bir hüznü barındıran ortak bir kuşak fotoğrafı. İnsanlığın yeni bir yüz yıla hatta milenyuma geçmeye hazırlandığı yıllarda; yıkılan duvarların kapısını açtığı bir değişimin içinde kendisini bulmuş bir kuşak. Değişim!.. Nereye doğru ve ne kadar? Yıkılandan sonra yerine yenisinin bir türlü kurulamadığı; cevabını yıkanların da bilmediği bir "kaos" dönemi aslında 1980'lerden bu yana yaşanan. Daha çok özgürlük, daha çok demokrasi ve daha çok barış isterken; daha vahşi savaşların kanattığı bir yirmi yıl. Ve büyük umutlarla girilen yeni milenyumda da büyük kaosun devamından başka bir şey yok henüz... Gelecek nerede? Nereye tutunulacak bugünden yarına uzanırken bilinmez ve sarsıcı yolculuklarda? Hangi değerler baş tacı edilecek? Ya da kaldı mı ki bir değer "kayda değer!" Hayat sınavını geçmeye çalışanların önüne uzatılan sınav kağıtlarındaki zor soruları soranlar bile biliyorlar mı ki cevaplarını?
*** O zaman bir şey oluyor işte: Sizin dayattığınız sınav kağıtlarını yırtıp atıyorlar bir kenara. Kendi sordukları sorulara kendi cevaplarını yazıyorlar. Bu soruların ve bu cevapların size "yabancı" ve "sorumsuz, ilgisiz ve apolitik" gelmesi sizin sorununuzdur. Kendi hayatlarının yolunu el yordamlarıyla bulurken; o yolun sizin yolunuzla kesişmiyor olması da onların sorunudur. Keşke daha "sorunsuz" bir dünya "inşa" etseydiniz, ne yapalım? Umursamaz göründükleri dünyadan "gizli" acılar çekiyor olmaları umurunuzda mı? Ya da gerçekten umursamıyorlarsa bundan size ne?
*** Oysa umursadıkları ne çok şey var!.. Öyle olmasaydı "baş tacı" ettikleri şarkının peşine takılırlar mıydı bir "genç şarkıcı"nın yürek atışlarıyla... Düşünün ki; "medya özel tim"leri, ülkeye yeni "pop star"lar kazandırmak için seferber olmuşken ve her biri "muazzam" medya desteğine karşın unutkanlık" denizinde boğulup giderken... Kendi halinde oldukça "Yalın" bir delikanlı; bütün bu gürültünün içinden sesini duyuruyor sokaklarda... "Zalim" diye ortak bir koronun çığlığı yükseliyor sonra. İnce "sitem"lerin, sessiz "isyan" ların manifestosu ve her şeye rağmen aramaktan vazgeçilmeyen "aşk"ların hasreti dilleniyor 80'lerde dünyaya getirdiğiniz çocukların sesinde. Bu şarkılarda ve söyledikleri bütün şarkılarda. Göremiyorsanız kendi gözlerinize bakın aynalarda... "Ellerine sağlık/hadi durma kutla bu zafer senin/yüreğine sağlık/yalan dünyanda tek safirin/onu kaybetme,onu kirletme,hırsınla süsleme... Zalim, oyunbozan/sen de, bu büyü de yalan/gelip de birtanem olmaya ne hakkın var?/gelip de bu canda hükmetmeye ne hakkın var?" Bu kadar!...
|