Taksi şoförünü dinleseydi!.
Dün sabah Ankara'daydım. Hilton Oteli'nin geniş salonlarından birinde Amerika Birleşik Devletleri'nin bundan önceki Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'la ATV Haber için görüştüm. Bundan tam bir yıl önceydi. Yine Ankara'daydım. Ve yine aynı otelin geniş salonlarından birinde Amerika Birleşik Devletleri'nin bugünkü Dışişleri Bakanı Colin Powell'la ATV Haber için görüştüm. Savaşın ya da başlayan işgalin en sıcak günleriydi. Belki o sıcak günlerin gerginliğinden, belki de zamanın sıkışıklığından karşılıklı soru-cevaplar içinde, biraz "asık yüzlü" bir portresiortaya çıktı. Türk kamuoyunun savaşla ilgili merak ettiği bütün soruları ve o günlerde ya- şadığı kaygıları Amerikalı Bakan'a süre el verdiğince aktarmaya çalıştım. O da gelen sorulara karşılık "yönetim"inin mesajlarını Türk kamuoyuna iletme çabası içinde oldu. Röportaj bitiminde, yerinden kalkmaya hazırlanan Powell'a o ana kadar hiç aklımda olmayan bir soruyu aktardım. Soru -ya da talep- bana değil; beni otele getiren başkentli taksi şoförüne aitti. Powell'la röportaj yapacağımı öğrenen şoför arkadaş: "-Ali bey, sayın Powell'a söyleyin; ne olur bu savaşı bir an önce durdursun!" dedi. "Sayın"dedi gerçekten... Söylediklerini aynen ilettim karşımdaki Bakan'a... Ya bu "mesaj"dan hoşlanmadı; ya da bir an önce gideceği yere yetişmek zorundaydı. Biraz da gergin bir ifadeyle mikrofonu çıkardı ve teşekkür ederek hızla uzaklaştı oradan. O günlerde, bu röportaj Amerikan medyasında bu yanlarıyla geniş yer buldu. ABD Dışişleri Bakanı'nın Ankara'da 'beklemediği sorular'a muhatap oldu- ğu söylendi. Ancak geçen zaman şunu gösterdi: Amerikalı Bakan, Ankaralı taksi şoförünün iyi niyetli ve samimi çağrısını hiç 'kaale' almadı, hiç dinlemedi.
*** Dünse yine Ankara'da Powell'ın selefiyle birlikteydim. Bir yıldır süren Irak işgalinin ve sava- şın; Amerika Birleşik Devletleri'nin, "tüm Amerikalılarca benimsenmiş" milli politikası olmadığı ve Başkan Bush ve yönetiminin "kişisel macerası" olduğu, Demokrat Bakan'ın sözleriyle apaçık ortaya çıktı. Ona göre savaşın zamanlaması da yanlıştı. Ama daha önemlisi; savaş bir zorunluluk değil; kişisel bir "tercih"ti. Bugün gelinen "kaotik" ortamda ise bölgede düzenin yeniden sağlanması artık "kişisel bir tercih" değil; tüm dünya için "yaşamsal" bir zorunluluktu. Bayan Albright savaş boyunca bir dizi yanlışlıklar yapıldığını da söyledi. Tüm etnik ve dini gruplara; Sünniler'e, Şiiler'e ve Kürtler'e eşit uzaklıkta durmak yerine, yalnızca Kürtler'i kucaklamanın yanlışlığına da değindi. Ama daha önemlisi işgalin ve savaşın; Irak'ı alt yapısıyla-üst yapısıyla paramparça etmenin en büyük yanlış olduğunu söyledi. Irak Ordusu korunabilirdi, hatta Baas'ın omurgası da.
***
Bizim de öteden beri yaptığımız bir hatırlatmaydı bu. ABD güçleri, fincancı dükkanına giren fil sürüsü gibiydi Irak'ta. Kırılmadık hiçbir şey bırakmamıştı. Savaşın ve işgalin "haklı" görülmesi mümkün değildi elbette... Ama Washington'a egemen olan "hırs"lar; Sovyetler'in çökertilmesindeki "rasyonalite"yi bile gösterememişti. Kızıl Ordu komutanlarından Rusya ordu komutanları; Politbüro ve KGB'li komünistlerden Yeltsin'ler, Putin'ler, Aliyev'ler çıkarılabilmişti "yeni düzen" kurulurken...
***
Şimdi iş işten geçti... Şimdi işin içinden nasıl çıkılacağını kimse bilmiyor. Boşuna 'taksi şoförü'nün söylediklerini aktarmamıştık Powell'a... Keşke dinleseydi... Keşke bizim coğrafyada, her politikacının adım atmadan önce taksi şoförlerine kulak vermesinin "en faydalı gelenek" olduğunu bilebilseydi!
|