AK Parti'cilerle AKP'ciler
Seçim sürecinde gözlerden kaçan ilginç bir ayrıntı vardı: Toplumun ve medyanın Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yaklaşımıyla ilgili farklı bakışla ya da çifte standartla ilgili bir ayrıntı. Toplumun ve medyanın bir bölümü iktidar partisinin kısa adını yazıp söylerken AK Parti demeyi tercih ediyor. Önemli bir bölümü ise AKP'yi kullanıyor konuşma ve haberlerinde. Türkiye'nin simgeler üzerinde siyaset geliştirmeyi alışkanlık haline getirdiği eski hastalığından kurtulamadığı anlaşılıyor. Çünkü AK Parti ve AKP tercihleri yapılırken; kısaltmalar arasında "basit" bir seçim yapılmıyor aslında. Tercih edilen isme göre siyasi göndermelerde bulunuluyor. Gizli kimlik tanımı yapılıyor. Yandaşlık ve karşıtlık adreslerinin altı çiziliyor. AK Parti diye yazıp söyleyenlerin daha çok bu partiye yakın oldukları düşünülüyor. AKP'cilerse genelde iktidar partisine karşı duruş sergileyenler arasından çıkıyor. Bilinçüstü ya da bilinçaltında durum genellikle böyle.
*** Oysa işin gerçeği farklı... Ve de kamuoyunun büyük bir bölümü bu gerçeğin farkında değil: Türkiye'de kısa adı AKP olan bir parti yok. Resmen ve hukuken yok. Tüm partiler, Siyasi Partiler Kanunu'na göre uzun ve kısa isimlerini kendileri belirleyerek kuruluş başvurularını yapıyorlar. İsimlerini tescil ettiriyorlar. Yüksek Seçim Kurulu da oy pusulalarına isimlerini onların istediği gibi yazıyor. Bundan daha doğal bir şey de yok. Herkes, her kurum, her kuruluş, her şirket, her parti, kendi adını ve amblemini kendi belirlemek hakkına sahip. Biz de onların isimlerini, onların koyduğu şekliyle söylemek durumundayız. İnsanlara doğumlarında verilen isimleri değiştiremeyeceğiz gibi kurum ve partilerin de, kuruluşlarında aldıkları isimleri değiştirmek hakkına ve tasarrufuna sahip değiliz. O insanları ve o kurumları sevmeyebiliriz, hatta nefret edebiliriz, düşman olabiliriz. Ama çare yok, kendi koydukları isimleri kullanmak zorunda kalırız. Adalet ve Kalkınma Partisi de kendine kısa ad olarak AK Parti'yi seçip tescil ettirmiş. Ama toplumun geneli böyle düşünmüyor. Büyükçe bir kitle, kendi kendilerine yakıştırdıkları AKP kısaltmasını kullanıyor. Bir bölümü -özellikle yazılı basında- kolayına geldiği ve daha kısa bulunduğu için böyle davransa da, çoğunun bilinçaltında "AK" sıfatını bu partiyle yan yana kullanmama eğilimi yatıyor. Kendilerine benzer kısaltmalar almış başka partiler için bu ayrımın hiç yapılmamış olması, bilinçaltındaki eğilimlerin en büyük kanıtı.. Yıllar yılı herkes ANAP'a ANAP; SODEP'e SODEP; HADEP'e HADEP; DEHAP'a DEHAP demiş... Kimsenin aklına ANAP'a AVP; SODEP'e SDP; HADEP'e HDP; DEHAP'a da DHP demek gelmemiş. Sembollerle siyaset yapılan ülkede şaşırtıcı değil elbette AK Parti'nin AK'ından sakınmak. Öte yandan; insanların "AK" sıfatıyla "Parti"lerinin ismini yan yana kullanmaktan kaçınmasında, AK Parti de "geçmişteki sicili"nden gelen "şüphe"lerin varlığını görmek durumunda... Lakin... Hiçbir partinin kendisine koydurduğu sıfatla "AK"lanmış olamayacağını da herkes yine geçmiş tecrübelere bakarak anlamak zorunda... "AK" günlere diyerek iktidara gelenlerin, kısa sürede bütün bir ülkeyi bitmek tükenmek bilmeyen "aydınlık kesintileri"yle mum ışığı "karanlık"larına mahkum ettiğini hatırlamayan var mı? AK Parti de "AK"ına sığınmasın isminin ebediyen!.. Hiçbir şeyin "sigorta"sı değildir semboller... İlk seçimde "ebedi" karanlığa iniverir şarteller...
|