Ya haber kaç para?
Dünkü Hürriyet, 'Aday alkışlamak 15 milyon lira' başlığının altında 'seçim piyasası'ndan bazı rakamlar vermiş.. Sadece 'bazı rakamlar' diye altını çizelim. Seçim pazarlamacılığının çok konuşulan ama hiç yazılmayan başka rakamları da var. Bunların başında da medya ile ilgili olanlar geliyor. Şüphesiz yayın organları ve medya çalışanları ile ilgili olarak konuşulanların büyük bir bölümü, hatta diyelim ki, binde dokuz yüz doksan dokuzu uydurmadır! Amma velakin, hayatın kahredici gerçeklerinden biri olan 'şuyuu vukuundan beter' darb-ı meseli burada da işlemekte, mesleğimizin sürekli darbe üstüne darbe yiyen onur çehresi daha da kızarmaktadır. Kafamızı kuma gömmemiz neyi değiştirir? Bizim gibi, 'elaleme nizamat verme'yi, herkesle dalga geçmeyi, yalnızca başkalarının ahlak sorunlarını gündeme taşımayı mesleklerinin en temel ilkeleri zannedenlerin gittikçe çoğaldığı bir sektörde böyle bir söylenti tufanından birey ve sektör olarak büyük hasar görmeden çıkabilmek pek zor. Balık başından da, kuyruğundan da tehlikeli biçimde kokuyor.. 'Başından' deyince doğrudan 'kelle' kastetmiyorum.. Bu işte 'baştan kokma', zihniyetteki çürümedir.. Daha önemli olan ise sektörümüzün tabanında, yeni başlayanlarda ve yerel medya kuruluşlarında yaşanan kirlenmedir. Çünkü medyanın geleceği buradadır. Eğer demokrasi yaşayacak, basın özgürlüğü 'derin yönlendirici' çevrelerin tahakkümünden kurtulacak, medya kuruluşunun bağımsızlığı reklam verenin 'değer çekmecesi'inde rehine olmaktan çıkacaksa muhakkak ki umut sadece uçtaki, sahadaki, yereldeki habercidedir. Bu sebepledir ki, sahadaki habercilerin karınlarını doyurabilmek için sandık şarlatanlarının -nasıl kazandığı bilinmeyen- paralarından üç-beş paraya muhtaç olmaları, sadece gazeteciliğin değil, sadece demokrasilerin de değil, bütün insanlığın ahlaki bağışıklık sistemine yönelik tehdittir. Adaylar arasında yapacağımız ciddi bir yoklama, özellikle yerel medya kuruluşlarında 'seçim pazarlamacılığı'nın ne kadar çürütücü bir yaygınlık kazandığını göstermeye yetecektir. Nice bin kez, medya adamının seçimler yaklaştıkça avuç ovuşturduğuna ilişkin öyküler tespit ettim, kaç defa ekran pazarlığının ayrıntılarını dinledim. Herkesi müthiş bir kendini beğenmişlik içinde eleştiren ve neredeyse istisnasız herkese tepeden bakan bizler, kendimizi nereye kadar kandırabiliriz? Boşta gezen çaresiz gençlerin üç beş kuruşluk harçlık için partilere veya adaylara kiralık alkış hizmeti vermelerini burun kıvırarak haberleştirirken seçim pazarını daha geniş açıdan gözleyebilsek dönüp aynaya bakamayız. Haberin ticari ürün haline getirildiğine ilişkin yüz bin hikaye İstanbul'u boğuyor! Halkla İlişkiler şirketleri paralı haber için neredeyse fiyat tarifesi yayınlayacak! Pek çok saygı değer meslektaşımızın bu koridorlarda dolaşan kirli söylentilere konu edildiğini görmezden gelmek bizi huzura mı erdirecektir? Gazeteciliğin gerçekten kutsal bir iş olduğuna inanmak için bin türlü gerekçeye sahip bulunduğumuz gençlik günlerimizle kıyaslayınca demokrasiye ve mesleğimize yaptığımız kötülüklerden ötürü yerin dibine batasım geliyor.. Şu, 'şuyuu vukuundan beter' durumu öylesine etkili ve kuşatıcı ki, kendi dürüstlüğünüzden ne kadar emin olursanız olun, yeteneğine en güvendiğiniz adayla ilgili fikir beyan etmekten bile sakınırsınız. Doğrudan akçeli yakıştırmaların yanında bir de 'yandaşlık' töhmeti var. Eleştiri veya övgünün samimi bir tavır olabileceğine inanmak neredeyse yasak! Onun içindir ki, artık değil bu köşede, özel hayatımda bile fikrimi soranlara adaylarla ilgili bir görüş belirtmiyorum. Kendine güven açısından bir sorunum yok ama başkalarını kötü zanlara sürüklemenin sorumluluğunu alacak kadar cesur değilim. Birinin temizliğine atılan çamur onu lekelemeyebilir ama eskilerin deyimi ile 'maşeri vicdan'ı, dolayısıyla toplumu kirletir. 'Söylentisi gerçekleşmiş olmasından beter' bir durumun doğmaması için tertemiz olanların iki kat daha duyarlı davranması kaçınılmaz. Sorumsuz ağızlara, iftira atabilmeleri için kolaylık sunmamak gerek.. Medya insanının kendini arı-duru tutmak yanında bir de böyle; hakikisi kadar zararlı olan yalancı kirlilikle de mücadele borcu vardır.
|