Oy satarım, oyun satarım
Lise kompozisyon ödevi düzeyinde beyanların havada uçuşacağı, yurttaşlık bilgisi sayfalarından fırlamış beylik ahkamların 'mütefekkir buluşları' işlemi göreceği günlerden birindeyiz. 'Demokrasiyi yüceltme ayini' yapmanın tam vaktidir! Yüksek demokrat gururumuzu okşamak için içeriden ve dışarıdan yeterince süzme yargı hazır zaten: Bir kere, yerel seçimi, birkaç önemsiz (!) cinayet dışında 'huzur içinde' geçirmenin kıvancı yaşıyoruz.
Ayrıca, çevremizde seçim namı altında her türlü dalavere döndürülürken bizde sandığa hile karıştırılmadığı da -kağıt üzerinde- kesindir! Seçime katılım oranı da bayağı yüksek olduğuna göre halkımızın demokratik bilincinin gelişmeye devam ettiği muhakkak! (Bu da demektir ki, Kadri Çöpdemir'in arayıp da bulamadığı veya nadiren rastladığı 'bilinçli seçmen' aslında zannettiğimizden fazlasıyla mevcuttur.) Yüksek demokrat gururumuzu okşayan harici gelişmeler de eksik değil.. Mesela Polonya'dan, 'halk oyu' dediğimiz nihai (!) iradenin kutsallığına ilişkin yumruk gibi bir haber geliyor: 2001 seçimlerinde yüzde 42 oy alan Polonya başbakanı Lezsek Miller Irak Savaşı'na verdiği destek yüzünden düşüşte.. Kamuoyu yoklamalarına göre halk desteğini yitiren ve yüzde 11'lere kadar gerileyen Miller'in yıldızı sönüyor. Son olarak Miller'in liderliğindeki Demokratik Sol İttifak'tan 30 milletvekili, yeni bir parti kurmak üzere istifalarını verdi.. Bu ne demek? -Efendim Irak'a saldırmak için ABD-İsrail şahinliğinin emrine giren ülkelerde yaprak dökümü sürecek gibi görünüyor!... İşte, İspanya'da Aznar'ın seçim hezimetinden sonra Polonya'da da Miller daha sandığa gitmeden yerlerde sürünmeye başlamış... Gel de bunca dahili ve harici müjdeyi küçümse!... Gel de 'demokrasiyi yüceltme ayini'ne katılma!... Sen misin halkların istemediği savaşı çıkaran! Halk da gelir seni indirir!... Demokrasinin zaferi budur!.. Yaşasın halk iradesi!..
*** 'Uygar dünya' olarak topluca ortaokul yurttaşlık bilgisi dersindeyiz 'Demokrasiyi yüceltme ayini' böyle bir şey. Güya nihai irade saydığımız halkoyu, aslında bizim 23 Nisan Bayramımızda çocuklarımızı başbakanlık koltuğuna oturtuşumuz gibi bir 'temsil'den ibaret! Sadece demokrasisi hala emekleme düzeyinde olan Türkiye için değil, bütün dünya için henüz iş 'temsilin temsili'nden ibaret!
Temsilin temsili; zira malum, demokrasi zaten halkın temsili olarak kendi kendisini yönetmesi değil mi?. Biz, bütün dünyada bu temsili yönetişin küresel piyesini oynuyoruz, o kadar! Bizimkinde, oyunu para ile satmak kadar aşağılık bir kirlilik var da, Batı'nın gelişmiş demokrasisinde -'kitle imha silahı'na karşılık- 'kitle kandırma silahı'yla taciz, hatta doğrudan tecavüz yok mu? Orada veya burada, halkın sürü olarak güdülmesi gerçeği değişmiyor.
Bizde kullandığı oyu kutsal saymayan, akrabalık, yandaşlık gibi basit bağlantılar uğruna harcanacak kadar basite alan, hatta üç-beş kuruşa satılacak kadar aşağı gören seçmenler ve öyle olmayıp da onlarla aynı ortamı paylaşanlar, tabii ki nereye gittiklerini bilemeden güdülmeye müstahaktırlar! Orada da ahali örgütlü biçimde 'yükseltilen değer'in peşinden kuzu kuzu gider! Özeti şu ki, demokrasilerde oy ticareti henüz aşılmış değildir. Bizdeki fazlalık, perakende oy satışıdır! Batı'da, sözgelimi Amerika'da devasa bütçeli profesyonel kampanyalarla oylar perakende değil toptan satın alınabilir; ayrıca derin servis- medya işbirliği ile bir kısmı da -parasız- gasp edilir! Yeni orta çağın demokrasisi, halka 'bazı şeyleri istediği ve bazı şeyleri istemediği' saplantısını yükleme sanatıdır. Kanıtların kanıtı da Irak savaşı! Ustaca düzenlenmiş bir kampanya sonucu Batı kamuoyu 'kitle imha silahı' yalanı ile iğfal edilmiştir. İspanya ve Polonya'da bu aldatmaya tepki gibi görülen ve güya demokrasinin zaferi zannedilen gelişmeler ise, 'kitle imha silahı' yalanından farklı sonuçlar doğurmayacaktır.
Bu tür 'sağılmış halk tepkileri' sayesinde Batı toplumları bir kere daha 'demokrasiyi yüceltme ayinleri' ile uyuşturulacak, yarın bir başka saldırı için ikna olmayı sağlamak üzere 'sürü bilinci' korunacaktır.
Yeter ki savaşın büyük tüccarları ve büyük üstatları yeni bir sara nöbetine yakalansınlar! Halk seçtiğini veya onayladığını zannededursun dünyanın lanetlik tarihini büyük tüccarlar ve büyük üstatlar yazar! Lakin elbet bir yazdıran var, bir de bozan oğlu!
|