Terör ve resmi fail-i meçhuller
Benzerlerinde olduğu gibi, İspanya'daki katliam sonrasında da anlamsız denecek kadar etkisiz bir acı paylaşımı ile avuntu arıyor, böylece asıl aranması gerekeni bir kere daha erteliyoruz. Bu, dünyanın en büyük beşeri kirlilik alanı olan 'gizli servis marifetleri'nin üstünü örtmektir. Böyle olaylardan hemen sonra alışılmış 'terör televolesi' medyayı rehin alır: -Hangi örgüt yaptı, hangisi üstlendi, nasıl becerdi, neyi amaçlıyordu?.. Bu maskeleme operasyonu daha baştan etkili olur, karanlık eller bir zaman için iz bırakmadan sırra kadem basar. İspanya'daki vahşetten sonra bir parça farklılık gözlüyoruz: Şiddetin 'iyi saatte olsunlar'ı henüz ETA mı, Kaide mi; karar verememişler. Üstüne üstlük, şu satırların yazıldığı dakikaya kadar bir inatlaşma yaşanıyor; ETA inkar ediyor, İspanyol hükümeti 'sen yaptın' diye diretiyor. Oysa meraklı takipçiler, birkaç yıl sonra bu barbarlığın asli, resmi ve meçhul failleri hakkında epeyce 'hakiki bilgi' edinmeye başlayacaklar. 'Lockerbie' olayındaki gibi.. Dünyada terörün ana rahmi olan 'gizli servis' mekanizmaları hakkında insanlığın muhtaç bulunduğu bilincin gelişmesine bir nebze katkı umuduyla, Lockerbie konusunun perde arkasını deşen bir uzmanın çalışmasını hatırlatayım: Bu uzman, istihbarat alemi hakkında çok sayıda kitabı olan Gordon Thomas.. Mark Twain Society'nin 'Haber Vermede Mükemmellik' alanında üç kez alıntı yaptığı Thomas bu konularla ilgili en ciddi kaynaklardan biri.. Gizli servis pisliklerini, 'komplo' veya 'macera' meraklılarını tatmin için kaleme alan 'gerilim işportacıları' ile zerrece benzerliği yok.. Ajan denen belalılar soyunun korkunç marifetlerini açıklarken, hikayelerde çoğu zaman karanlık kalması kaçınılmaz bazı boşlukları hayal gücünü kullanarak doldurmaya çalışmaz. Bulabildiğini ve kesin bilebildiğini aktarır. Türkiye'de de yayınlanan Gideon'un Casusları (Gideon's Spies: The Secret History of the Mossad) isimli eserinde Thomas pek çok olay arasında Lockerbie'yi de ele alır: 1988 Yılının Aralık ayında Londra-New York seferini yapmakta olan Pan American Havayolları uçağı, İskoçya'nın Lockerbie kasabası üstünde, havada patladığı için olayın bu isimle anıldığını, konunun meraklıları hatırlayacaktır. Gordon Thomas diyor ki: "Patlamadan birkaç saat sonra Mossad'ın Psikolojik Savaş Bölümü LAP'nin personeli basında sürekli ilişki kurdukları gazetecileri telefonla aramaya başlamışlardı. (Felaketten birkaç saat sonra bu kitabın yazarına da, LAP'deki bir kaynaktan bu iddiayı tekrarlayan bir telefon gelmişti.) Batı Kaddafi rejimine karşı hemen yaptırımlara girişti..." Ne var ki, aradan bir zaman geçtikten sonra, hangi karanlık gerekçe ile olduğu bilinmez, çeşitli medya kuruluşlarına bu terör eyleminin arkasında başka 'tanıdık' unsurların bulunduğuna dair gerçekten ikna edici veriler ulaştırılır. Thomas hikayenin bundan sonrasını şöyle özetler: "1988 Yılı Aralık ayındaki o gece Londra'dan havalanan uçaktaki yolcular arasında, Ortadoğu'daki görevlerinden dönen Amerikalı sekiz istihbarat mensubu da vardı. Bunlardan dördü, Matthew Gannon'ın liderliğinde sahada görev yapan CIA ajanlarıydı. ABD ordusundan Binbaşı Charles McKee ve rehine kurtarma uzmanlarından oluşan küçük ekibi de uçaktaydı. Hala Beyrut'ta tutulmakta olan Batılı rehineleri kurtarma ihtimalini yerinde incelemek üzere Ortadoğu'ya gitmişlerdi. Lockerbie soruşturması İskoç polisinin yetkisinde olmasına rağmen, McKee'nin muize eseri hasar görmeyen ve hala kapalı olan bavulu bulunduğunda sahneye CIA ajanları çıktı. CIA mensubu olduğuna inanılan ama kimliği asla kesin olarak belirlenemeyen bir adam bavulu aldı ve hemen olay yerinden uzaklaştı. Bavul daha sonra İskoç soruşturma ekibine iade edildi ama içi 'boş'tu.. Kimse, bırakın McKee'nin eşyalarına ne olduğunu, neden boş bir bavulla yolculuk ettiğini bile soruşturmadı. Ama o sırada, CIA ajanının, patlamayı açıklayacak verileri bavuldan aldığından kimse şüphelenmemişti. Gannon'ın bagajı asla bulunamadı; bu durum asıl bombanın onun bavuluna yerleştirildiği inancını güçlendirdi. Bir CIA ajanının bavulunda nasıl ve neden bomba taşıdığı sorusuna tatmin edici bir cevap asla bulunamayacaktı." Çok değil, birkaç yıl daha yaşarsak ve takip edersek göreceğiz ki, İstanbul'daki sinagog ve HSBC olaylarının da, İspanya'daki katliamın da ardından bir sürü küresel resmi çapanoğlu çıkacak..
|