Uyan Türkiye, dayan dede!
Önceki gün Ankara Esenboğa havaalanına indiğimizde gördüğümüz manzara şaşırtıcıydı. Ellerinde bayraklar ve pankartlar olan binlerce kişi havaalanı girişinde trafiği felç etmişti. Yüzlerce araçtan oluşan konvoy da yol kenarlarında Kıbrıs'tan gelecek konuğu bekliyordu. Ancak şaşırtıcı olan bu değildi. Şaşırtıcı olan karşılama törenine katılanların ellerindeki parti bayraklarının birbirine karışmasıydı. SP, İP, DSP ve MHP bayrakları yan yana dalgalanıyordu. Anılarımız bizi yıllar öncesindeki bir başka "Esenboğa karşılaması"na götürdü. Haziran 1977 seçimleri öncesinde Ecevit büyük İstanbul mitinginden dönüyordu ve yağmur altında bekleyen yüz binlerce Ankaralı Türkiye'yi "1. Milliyetçi Cephe" koalisyonundan kurtarmasını bekledikleri "Karaoğlan"ı karşılamaya hazırlanıyorlardı. Ülke dehşet verici ve kanlı bir cepheleşmenin arefesindeydi ve o cepheleşmenin iki yanında yer alan "düşman" güçler; önceki gün Esenboğa'da birlikte bayrak sallıyorlardı. Köprülerin altından çok sular akmıştı. Köprülerin altından çok sular...
*** Düşman güçleri 27 yıl sonra "Denktaş kardeşliği" birleştirmişti. Ortak pankartların arasında en çok dikkati çeken de "Uyan Türkiye, Dayan Denktaş" diye yazılı olanıydı. Düşmanlıkların 27 yıl sonra da olsa ortadan kalkması iyi bir şeydi. Lakin, görülen oydu ki; Esenboğa yolundaki "yeni ittifak", temsil ettiği partilerin ülke genelindeki "oy gücü" açısından büyük bir ağırlık taşımasa da; yeni bir "cepheleşme"nin ilk işaretleri olarak ortaya çıkıyordu. Yeni cephede yer alanlar, Kıbrıs'ın bir "Türk toprağı" olduğunu söyleyerek, bu toprak parçasının kaybedilmemesi için herkesi mücadeleye çağırıyorlardı. Evet, köprülerin altından çok sular akmıştı geçen yıllarda... Ve ne yazık ki, kontrol altına alınamadan akıp giden bu sular, beraberinde Kıbrıs'tan çok daha büyük bir toprak parçasını denize dökmüştü geçen yıllarda... Yılda, tam tamına 1 milyar 400 milyon ton "yarar"lı toprak, elimizden akıp gitmişti. Yüzölçümüne vurursanız 2 milyon dekar toprak... Her yıl... Akıp gitmişti... Akıp gidiyordu her geçen gün... * * * Beş yıl önce Siyaset Meydanı'nın çok özel bir konuğu vardı: Yaşar Kemal... Türk edebiyatının dev çınarı Yaşar Kemal, yazdıklarından ötürü "bölücülük" yapmak suç(!)undan mahkumiyet yemişti. Bir daha "aynı şeyler"i yazmamak koşuluyla cezası beş yıl ertelenmişti. O karardan sonra ilk kez bir canlı yayına, Siyaset Meydanı'na katılacaktı. Hiçbir yerde konuşmamıştı o ana kadar. Ancak, programa katılmak için bir şartı vardı: Yanında birisi daha olacaktı. Herkes merak etmişti "İlle de benimle birlikte olsun" dediği kişiyi... Yaşar Kemal herkesi yine şaşırttı. Hatta sarstı, yanında istediği kişiyi ve gerekçesini açıkladığında: "Bırakın benim vatanı bölmek istediğim palavralarını.. Hiç kimse benim kadar sevemez bu ülkeyi.. Ama bu ülkeyi palavraya kaçmadan bölünmekten ve toprak kaybından kurtarmaya çalışan biri var: Hayrettin Karaca... O da yanımda olsun. Onun söyleyecekleri benim söyleyeceklerimden daha önemli.. Millet onu dinlesin!" * * * Yıllardır Türkiye'yi "toprak kaybetmek"ten kurtarmak için uğraşan "beyaz sakallı-kırmızı kazaklı toprak dede" yarın ekranlarda olacak... Tek başına başlattığı bir mücadeleyi, kısa sürede Türkiye'nin en büyük sivil toplum hareketlerinden birine dönüştüren Toprak Dede ve TEMA gönüllüleri, Türkiye'yi fidan dikmeye çağıracak. Türkiye'nin bugünlerde ihtiyacı olan en büyük "cephe"dir bu. Ve... Sloganı herkesin "gönül pankartı"nda yazılı olmalıdır: Uyan Türkiye, dayan dede!
|