Beş yıl sonra...
Geçen hafta sonunun en önemli olaylarından biri Madrid'de yaşandı... Olay, yalnızca İspanya için değil Türkiye için de önemliydi. Şöyle düşünün: Bir pazar günü tam dört milyon İstanbullu bir protesto mitinginde bir araya geliyor. Yani şehrin üçte biri... Yani, İstanbul'da yaşayanların üçte biri, pazar sabahı kalkıyor; şehrin en büyük meydanında toplanıyor ve yürüyor... Pazar günü Madrid'de yaşanan budur. Tam bir milyon yüz bin İspanyol, yani Madrid nüfusunun üçte biri, şehrin merkezinde hep birlikte yürüyüşe geçiyor. Ayrımcı terör örgütünün son eylemini protesto ediyor. Şehrin üçte birini ya da bir milyonu aşkın insanı bir araya getiren eylem nedir ki? Geçen cuma günü, Madrid'de, iki ayrı arabaya yerleştirilen uzaktan kumandalı bomba, bir subayın ölümüne, iki genç kızın da yaralanmasına yol açar... Aslında, ölen ve yaralananların hiçbiri hedef değildir. Rastlantı sonucu oradadırlar bomba patladığında... Hedef, barıştır... Bombaları, ateşkesi hançerlemek isteyen ETA militanları yerleştirmiştir o iki arabaya... 14 ay süren sessizlikten sonra ETA'nın ilk eylemidir bu... 30 yılda 800 can almıştır ETA terörü... 15 yılda teröre 30 bin can veren başka (!) ülkelerle kıyaslanınca bu sayı 'önemsiz' gelebilir. Lakin, İspanyollar için ağır bir bilançodur bu... Yaşanan onca acı ve sıkıntıdan sonra, İspanyollar'ın yüzde ellisi; terörün sona erdirilmesi için barış görüşmelerinin devamından yanadır. Sadece yüzde 29'u polisiye önlemlerin terörü engelleyebileceğine inanmaktadır. Söz konusu kamuoyu araştırmasının sonuçları da yine cuma günü yayınlanmıştır. Ne var ki: aynı gün ETA, daha önce kabul ettiği silah bırakma ve ateşkes kararını dinamitlemiştir Madrid'deki eylemiyle... İşte pazar günü başkentte düzenlenen eylem; ETA'ya karşı sessiz kamuoyunun sesini yükselttiği dev bir protestodur. Pazar günkü eylem önemlidir. Çünkü, İspanya'da ayrımcı terör örgütü ETA'ya karşı verilen mücadelenin dönüm noktası yine böyle bir eylem olmuştur. Yani, İspanya'da teröre son darbeyi; güvenlik güçlerinin silahlı mücadelesi ya da siyasi girişimler vurmuş değildir. Bask bölgesinde yerel yönetici Miguel Angel Blanco öldürülünce 1997 Nisan'ında İspanya'da, tam altı milyon kişi yürür... Tam altı milyon kişi... Bu olay, ETA terörüyle mücadelede bir dönüm noktasıdır. Otuz yılda silahların geriletemediği ETA'yı, dev kamuoyu başkaldırısı püskürtür... Tüm İspanya'yı karşısında bir 'cephe' olarak gören ETA; bu dev gösteriden kısa bir süre sonra ateş kesmek zorunda kalır. Ama, 'tüm' İspanya'yı... Sağcısı, solcusu; iktidarı, muhalefeti; muhafazakarı, liberali; anti-şovenisti, milliyetçisi; sanatçısı, futbolcusu, gazetecisi; işçisi, işvereni... Tüm İspanya'yı... Bu büyük yürüyüşle; terörün asıl kaynağını oluşturan 'koruma, kollama, hoşgörü, destek ve sessiz kalma' iklimi yok edilmiştir. Terör, 'oksijensiz' bırakılmıştır. Bu köşede, daha önce de birkaç kez yazmıştık. Türkiye'de 'terör' toplumsal ve ulusal düzeyde hiç kınanmadı aslında; hiç reddedilmedi, demiştik. Terör, kınayanın siyasi kimliğini öne çıkarmadan, salt 'şiddet' başlığıyla kınandığı zaman mahkum edilecektir... Yani, önce, onu kendine yakın bulduğu kesimdeki 'hoşgörü ve sessiz kalma' ikliminin ortadan kaldırılması yok edecektir. Hizbullah'ı da, PKK'yı da, çeteleri de; iki-üç utangaç yazıyla kınıyor görünmek yetmez... Meydanlarda açık sözlü ve korkusuz 'Madrid'liler olmak gerekir...
*** Yukarıda okuduğunuz satırlar bu köşede tam tamına beş yıl önce kaleme alınmıştı. Beş yıl sonra Madrid yine sokaktaydı. Terör yine mahkum edildi. Ne var ki, beş yıl önce "Kahrolsun terör" düzleminde kalmadı İspanya. Terörün nedenlerini ortadan kaldırmak için de kolları sıvadı. Bugün de "Kahrolsun terör" düzleminde kalmıyor. Teröre sebep olan iklimi ortadan kaldırmak için çaba harcıyor. "İki iş"i aynı anda yapıyor. El Kaide'yi ve terörü şiddetle kınarken, Irak'taki askerlerini geri çekmeye hazırlanıyor. "Şimdi yanlış olur!" demeden "doğru" bildiğini yapıyor. Bunu "şimdi" yapıyor. Yapacak! Dünya "İslami terör"e karşı ne yapacak peki? İpuçları Madrid'de... Az sonra!..
|