Kırık aşklar zamanı
Aşkları dillere destandı. Uğruna çocuklarının annesi olan karısından ayrılmıştı. O; tüm ülkenin sevdiği, kadınların taptığı adamdı. Amerikan futbolunun ilahıydı. Tartışılmaz karizması ve çekiciliği onu beyaz perdeye ve televizyon ekranlarına taşıdı. Amerikan Başkanı'ndan daha çok seviliyordu. Amerikalıların seks sembolü O.J. Simpson, eşinden ayrıldıktan sonra, büyük aşkı, güzel Nicole'le ikinci evliliğini yaptı. Herkes onların aşkını konuşuyordu. Yalnız gecelerde görülmüş düşlerin, ıssız şafaklarda kurulmuş masalların öznesinde o 'aşk' vardı. Ve fakat... Büyük aşk, bir gün kristal bir kadeh gibi kırıldı, tuz-buz oldu. Kendi karizmasından daha büyük gölgelerin altında kalan, kendi gölgesinin karanlığına mahkum olan adam, o 'büyük aşk'ı taşıyamadı. Ağır ve sıradan insanlar gibi yaşansa bir ömür boyu sürecek o 'aşk', 'karizmatik sürat' yarışında yere çakıldı. Koşarken ayağı, kendi gölgesinin karanlığına takıldı. O.J. Simpson, Nicole'ü olur olmaz kırdı. Kırdı, döktü... Dindirilmez öfkesi, şiddete dönüştü. Genç kadını yara-bere içinde bıraktı. Örselenen ve kırılan Nicole'ün kalbi, hatta kemikleri değildi. Aşklarıydı da elbette... Ayrıldılar... Asıl olanlar, ondan sonra oldu. Amerika'nın taptığı adamda düş kırıklığına uğrayan genç kadın, kimsenin tanımadığı, sokakta yürürken kimsenin dönüp bakmadığı, çok sıradan biriyle yaşamaya başladı. Bu ilişki, O.J. Simpson'ı çılgına çevirdi. İstese Nicole'den daha güzel kadınlarla birlikte olabilirdi. Oluyordu da... Ama, aralarındaki aşkı yok eden kendisi de olsa, sıradan birine tercih edilme 'kâbus'u, tüm hayatını karattı. Kendi gölgesinin karanlığı bir kez daha kendi hayatını teslim aldı. Doktor Jivago'da, Boris Pasternak o 'kâbus'lu kıskançlık sendromunu, General Strelnikov'un ağzından anlatıyordu. Gençlik aşkı Lara'yı, Sibirya steplerinde, Doktor Jivago'yla birlikte bulan Strelnikov, -tuhaf ama- bu ilişkiden kıskançlık duymuyordu. "Benden daha değersiz biriyle birlikte olsaydın, kıskançlıktan ölebilirdim. Ama Jivago'yu kıskanmıyorum", diyordu. O.J. Simpson, sevgilisini kendinden daha değersiz ve sıradan saydığı biriyle görünce çılgına döndü... Ve... * * * O.J. Simpson, cinayetten suçsuz bulundu. Ama jürinin bu kararına rağmen, Amerikan kamuoyunun büyük bölümü, eski karısı Nicole'ü ve karısının sevgilisini, O.J. Simpson'un öldürdüğüne inanıyor. O.J. Simpson'sa, cinayetten tam üç yıl sonra Nicole'ü rüyasında gördüğünü anlatıyordu. Newsweek'te, bu röportajı okumasaydık, 'bir cinayetin anatomisi'ni bu köşeye aktarmayacaktık. Ama, o 'kırık aşk hikayesi' yaşadıklarımıza nasıl da benziyordu. Kendilerini çağdaş bulanlar, yeni Türkiye'yi yirmi birinci yüzyıla yalnızca kendilerinin taşıyacağına inananlar, iktidarla ve demokrasiyle olan ilişkilerini kendi hatalarıyla kırıp dökmüşlerdi. Kaybetmişlerdi. Ve iktidar gidip kendilerinin 'demokrasi aşkıyla ve çağdaşlığı'yla kıyaslanamayacak birisiyle 'birlikte' olmuştu. Oysa... 'Aşk' yeniden doğabilirdi. Kendi gölgelerinin karanlığında yok edecek kadar değil, sabah aydınlıklarının serinliğinde yaşatacak kadar 'aşık'salar şayet... Hâlâ... * * * Yoksa, Nicole'ü bir daha rüyalarında görürlerdi. Ve onu aslında kendilerinin yok ettiğine kendileri de inanmaz olurlardı.
|