CHP mi daha 'ulusçu', SHP mi?
MAHALLİ seçimlerde DEHAP ile güçbirliği yapacağını açıklayan SHP lideri Murat Karayalçın CHP'yi ve Baykal'ı kızdırdı: "Siyaset fikirle yapılır, kimlikle yapılmaz. Siyaset; etnik kimlikle, dinle, mezheple yapılmaz.
Senin siyasetin ne? Etnik kimliğim, ırkım, mezhebim, dinim dersek, demokrasiyi yaşatabilir miyiz, ulusal bütünlüğü ayakta tutabilir miyiz?" İlk bakışta bu isyana hak vermemek imkansız!
DEHAP bile etnik siyaset yapmadığına yemin-billah ediyor zaten! Mesele, doğru nutuklar atmak mı?! Ülkemizde etnik siyasetin bir felaket olduğunu söylerken mangalda kül bırakmayanların hangisi bu hastalıktan tamamen sakınabiliyor?
Durum 'dini siyaset' ve 'mezhepçi siyaset' için de aynı.. Üstelik bu hastalık sadece bize özgü de değil. Yeryüzündeki şeytani işlerin en az yarısı, dini siyaset, mezhepçi siyaset ve etnik siyaset fitnesine dayanır. Bizde farklı olan; bu siyasetlerin daha çiğ ve pis yenmesidir! Batı'nın dinciliği, mezhepçiliği ve ırkçılığı ise sadece daha rafine ve daha zekicedir.
Ayrıca bizim etnik siyasetten başka derinden derine etnik iktisadımız ve olabildiğince aleni şekilde etnik medyamız vardır. Tabii ki Baykal'ı buna feveran ettiği için kınamıyorum.
Kendileri bu memleket için sadece 'nutuk' ile yetinen tek siyasetçi değillerdir. Burada yadırgadığım, 'zamanlama'dır. Sosyal demokrat zemindeki rakiplerinden biri DEHAP'la işbirliği yapmaya karar verince kükreyen Baykal, kendisini kınamaya davetiye çıkarmıştır!
Geniş açıdan bakmak İnsana derler ki: "Mübarek, DEHAP'ın etnik siyaset anlayışı, Karayalçın onunla işbirliği yapmaya karar verince mi tehlikeli oldu?" Elbette Baykal, DEHAP'ın bütün öncülleri gibi tamamen etnik siyaset temeli üzerine kurulduğunu bilmekte, başından beri de yadırgamakta, belki bizim fark edebildiğimizden fazlasıyla eleştirmiş bulunmaktadır.
Ama buna rağmen 'tepki zamanlaması', ortaya 'parti bencilliği ve kıskançlığı' gibi bir izlenim çıkarmaktadır. Sanıyorum şu an Baykal da farkındadır ki; etnik siyasetin en güçlü kurumu DEHAP'tan çok Karayalçın'ı ve SHP'yi kınama durumuna düşmek, kendi lehine olmamıştır. Oysa Karayalçın'ın DEHAP ile işbirliği, 'etnik siyaset'le mücadelede en etkin yöntemlerden biri olabilir!
Soğukkanlı düşünelim: DEHAP Türkiye'de 'Batı icazeti' sayesinde korkunç bir 'etnik siyaset' kotarmaktadır. Kendi toplumlarında 'etnik siyaset'in önünü kesebilmek için demokratik ve -hatta derin aygıtlarla antidemokratik- yöntemler kullanan Amerika ve -daha çok- Avrupa bizde bu fitneyi her türlü araçla desteklemektedir.
Artık hiçbir aşırılığı kalmadığı tescillenmiş MHP'nin milliyetçiliğine bile hoş bakmayan Batı; -bizim, bölücülükle mücadeleyi 'Zana'yı hapiste tutma hüneri'ne indirgememizi de maharetle istismar ederek DEHAP'ın neredeyse istisna tanımayan etnik siyaset bağnazlığını fiilen yüceltebilmektedir. Bu Batılı ve Batıcı himaye sayesinde, sözgelimi birden fazla kişinin katili Haluk Kırcı olduğu için aflardan yararlanamazken, 30 bin kişinin katilinin bağışlanıp siyasete soyundurulacağı günlerin hazırlıkları yürütülebilmektedir.
Kahramanlık ne kadar kolay? Böylesine küresel bir kampanya ile Türkiye'de tırmandırılan DEHAP etnik siyasetine karşı laftan başka çözüm üretemeyenlerin Karayalçın'ı kınamaları, ülkemizdeki fikir kısırlığının ibretlik örneklerindendir.
Bu noktada Baykal'ın Karayalçın'ı ima eden "köşeye sıkışmış birileri 'acaba bana hayat suyu olur mu?' diye onun peşine takılacak.." cümlesinde doğruluk payı bulunduğunu kabul edebilirim. Daha açıkçası Karayalçın; etnik siyasetin olimpiyat şampiyonu DEHAP'ın bu zihniyetiyle mücadele etmek, hatta onu nispeten dengelemek gibi bir umudu hiç gütmemiş, sadece kendisine daracık bir kapı aralamak arzusuyla hareket etmiş de olabilir.
Ama niyet böyle olsa bile, Karayalçın'ın yaptığı doğru eylemdir. Burada, söz konusu işbirliği ile, DEHAP'ın etnik siyaset bohçasına girebilecek birkaç belediyeyi engellemek gibi, bazı 'derin devlet' erbabının marifet sayacağı ucuz kazanımları önemsediğim yok. Hayati derecede anlamlı olan; etnik siyaset girdabında Türkiye'yi karşıt ırkçılığa tahrik eden DEHAP'a el uzatmaktır.
Bu partiyi sistemin doğal bir parçası haline getirmeye çalışmak herkesin borcu. Ulus Devleti savunmak için yapabileceklerimiz; DEHAP'ın etnik siyasetine karşıt seçenekler üretmekten, Don Kişot nutukları atmaktan, hatta daha beteri 'çakal tavukları kaptı ama ben de ağzıma geleni saydım' tesellisi ile kahramanlık taslamaktan ibaret midir?
|