Erdoğan üstüne takiye
BAŞBAKAN Erdoğan ilginç açılımlar sergiliyor. Dostunu da, hasmını da şaşırtıyor. Önceki gün parti grubunda yaptığı konuşmanın bazı bölümleri de herhalde 'kökten- karşı-dinci' zevat için mesele olmuştur: "Diktatörlüklerin revaçta olduğu bir dönemde, büyük Atatürk'ün öngörüsü sayesinde yüzyılı kavrayan bir bilinçle cumhuriyeti inşa eden bu ülke, sadece kendine bir ulusal devlet kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda tüm bölgeye ve ötesine mesaj veren güçlü bir model kurmuştur. Demokrasi, laiklik ve hukuk devleti prensipleri sayesinde toplumsal barışını tesis ettiği gibi, kendi yakın çevresine çağdaş değerlerin nasıl hayata geçirileceğine dair ciddi yaklaşımlar sunmuştur. AK Parti hükümeti, her geçen gün değeri artan bu modeli ve tezleri güçlendirmenin peşindedir." Külyutmaz geçinen 'kökten-karşı-dinci' kadrolara göre bu sözlerde kesinlikle ve kesinlikle takiye vardır. İşin ilginç yanı şu ki; sadık Erdoğan'cı dindarlarımızın önemli bir kesimi de bu sözleri takiye olarak kabul etmektedirler.
'Gelin üzüm yiyelim' Tarafsız bir bakışla bu sözleri -takiye olarak görmemekle yetinmiyor- son derece önemsiyorum. Hem de cümleler arasında Türkiye'nin hak etmediği övgülerin yer almasına rağmen! Çünkü Erdoğan'ın dediği gibi Türkiye'nin ne toplumsal barışını tesis ettiğine inanıyorum, ne de -en azından henüz- 'bölgeye ve ötesine mesaj veren güçlü bir model' olduğuna inanıyorum. Ancak bir başbakana bu abartılar çok görülemez, hatta yeri geldiğinde böyle abartılar onlar için siyasi ve milli farz sayılabilir. Ayrıca, Atatürk'ün zamanında temelleri atılan 'ulusal devlet'i sonraki dalalet sürecinde kaybettiğimizi de başbakan olarak dile getirmesi beklenemez! Öyleyse bu sözlerin önemi nerede kalıyor? Cumhuriyet'e hala yön bulamadığımız böyle bir günde, 'ulus devlet'i bir kazanım olarak sunan Başbakan, toplumun bütün kesimlerine yönelik ciddi bir çağrı yapıyor, hatta daha da önemlisi güçlü bir 'barış çubuğu' uzatıyor. Hiç şüphe yok ki, Erdoğan'ın 'ulusal devlet' derken zihninde canlandırdığı yapı, kökten-karşıdincilerin anladığı oluşumla aynı şey değildir. Bunu, zekası en kıt veya en cahil laiklik yobazı da kestirecektir. Erdoğan herhalde başörtüsünü bir tür 'temel tehdit' olarak görebilen bir ulus devleti benimsemiş değildir.
'Dilinizin altındaki bakla ne?' Karşı taraf da başörtüsünü hoş görecek bir yapıyı -ne derece ilgisi var ise- ulus devlet gerçekliğine engel saymaktadır. Hasılı taraflar ortak terim içinde bile aynı anlamda buluşamazlar. Bu da takiye yargısının temelidir: "Bakmayın onun 'Ulusal devlet' demesine. O bu deyimden ya başka bir şey anlıyor, yahut yüzde yüz takiye olarak kullanıyor!" Oysa, rejim adına müfrit Erdoğan karşıtlığını sürdürenler ulus devlet davasında hakikaten samimi duyarlılık içinde olsalar, bu grup konuşmasındaki sözlerini gerçek bir buluşma noktası sayabilirler: "Ne diyorsunuz sayın başbakan, neyi kastettiniz, şunu bir açalım.. Belki de aynı ülkülerin ve hayallerin peşindeyiz, belki de dışarıdan göründüğü kadar birbirimize uzak değilizdir.." Lakin siz ulus devlet üzümünü yemek değil de onun bağında dolaşan herkesi dövülmesi gereken muzır varlık olarak görmüşseniz; beyniniz sadece kahraman ve hain kutuplarla kodlanmışlık konforu yüzünden uyuşmuşsa uzlaşmaya doğru adım atacak haliniz yoktur.
'Mevlana'nın pergelinden ilhamla' Şüphesiz Erdoğan'ın bu söyleminden nasiplenmesi gereken başka unsurlar da var. Belki sezgim, belki temennimdir: Başbakan, çevresine kadar yaklaşmış bazı 'mikro- bik ırkçılık' kurbanlarına da bu sözlerle ilk defa ihtarda bulunuyor. Muhtemelen mahalli seçimlerin ardından yapılacak hükümet içi görev değişikliklerinde yansımalarını göreceğimiz bu ihtar aynı zamanda Erdoğan'ın orta çizgide ısrarını vurguluyor: Başbakan sanki şöyle diyor: "Kendilerini ülkenin ve Cumhuriyet'in efendileri olarak görenlerin halktan kopuk ulus devlet anlayışını benimsemiyorum, hatta buna ulus devlet bile demiyorum. Ama siz de bilesiniz ki, bu ülkede ulus devlet gerçeğinden başka hiçbir kapı da asla açık olmayacaktır. Bizim görevimiz, ulus devletimizi olması gerektiği gibi yapmaktır!" Tabii buradan 'küresel çete'lere de aynı mahiyette gönderme var. Bunlar da benim Erdoğan üstüne takiyem mi? Dileyen öyle zannedebilir. Ama inanıyorum ki Başbakan siyasette merkezci olmayı sadece akılcılıkla benimsemiş değil, bunun tadını da almış durumda. Merkezdeyseniz, herkese en yakın olunacak noktadasınız! Başka türlü yüzde 35'lerin üstüne çıkmak ne mümkün? Bu zevk Erdoğan'ı genişletiyor.
|