|
|
İktidarla içli-dışlı eleştiri
Yıllarca eleştiri ahlakı üzerine çok şey yazıp söylediğim halde, etkinliğimin dar bir çerçeveyle sınırlı olduğunu gözledim. Bundan ötürü yılgınlaşmıyor, aksine daha bir tutkuyla yoğunlaşma hırsına kapılabiliyorum.
Ama var ki, 'Kör olası hanede evlad u ıyal var' diye mazeret beyan edenlerinkini andırır bir engele takılıyorum: Gazete sütununda tartışılması gereken bin türlü ahval ve havadis eksik olmuyor; gündem çoğu zaman kalemi esir alıyor.
Eleştiriyi kutsal bir görev gibi görüp yürütmeye çalışan insanın her devirde ağır zorluklar yaşaması kaçınılmazdır. Hele bizdeki gibi, 'eleştirmen' olarak görülenlerin büyük çoğunluğu ile siyaset kadroları arasındaki ilişkilerin çok yoğun, çok yönlü ve karmaşık bir hal aldığı toplumlarda bu zorluklar daha da büyük.
Çünkü okur ve izleyici sayısız defalar medya savaşlarına tanık olmuş, gazetecilerin siyasetçiyi överken veya yererken sadece çıkar gözettiği kanaatine kapılmıştır. Böyle olduğu için medyanın itibarı siyasetinkiyle at başı gidiyor. Bu meseleyi kökünden sorgulamak, aslında evrensel bir mesele olan 'güç sahibi ile ilişki'yi irdelemeyi gerektirir.
İkiyüzlülük insanla yaşıt Orada da; en özgür beynin bile bir şekilde 'güç sahibi'nden etkilenebildiğini, belki basit beşeri ikram ve iltifatlardan ötürü dahi kendisini minnet altında hissedebildiğini görürüz.
Üstelik çok seçkin ve erdemli insanlar bile 'iktidar yakınlığı'ndan ötürü çürüyüş sürecine girebilirler. İktidar ve servetten öncesine dayanan bir dostluğum yoksa ikbal ve mal ehlinden uzak duruşum bu korkudandır!
Hazret-i Ali'den sonraki dönemde bir gün bazı eski dostları İbni Abbas'a sorarlar: "Biz zaman zaman emirlerin (siyasi önderlerin) meclislerinde bulunuyoruz. Buralarda bazen hoşlanmadığımız işlerle karşılaşıyoruz ama tutup da hemen tavır koyup ortamı bozamıyor, terk edemiyoruz. Bizim hükmümüz (dince durumumuz) nedir?"
İslam tarihinde Tefsir biliminin öncüsü olarak bilinen Peygamber amcazadesi İbni Abbas şöyle cevap verir: "Sizin hükmünüz için bir şey diyemem ama biz Resulullah'ın zamanında böylelerine 'münafık' diyorduk." İktidar sahiplerinin yanında onurunu, tarafsız ve önyargısız gözlemciliğini sürdürebilen bir gazeteci kadar yüksek insani değerlere sahip birini hayal edemiyorum. Bunu başaran kişi sadece iyi bir gazeteci değil, neredeyse insanüstü bir varlıktır. Şüphesiz kendilerini böyle hisseden meslektaşımız çoktur.
Mevtayı nasıl bilirsiniz? Ben de hepsini öyle görebileceğim günlerin hayalindeyim.. Belki de gerçekten, iktidar sahiplerine yakın olan meslektaşlarımızın çoğu, insanüstü denecek kadar kutsal doğruluğu temsil ediyorlardır. Belki de hiçbiri; iktidar sahiplerinden zerrece olumsuz etkilenmemekte, yergi veya övgülerinde herhangi bir çıkar hesabı, hatta yan etki bile bulunmamaktadır.
Lakin gelin görün ki, okur ve izleyici bizi böyle tanımıyor. Sayısız kereler gördüğü kötü veya kafa karıştırıcı örnekler yüzünden neredeyse hepimizi 'mutlaka bir yerlerin işbirlikçisi' gibi algılıyor. Okur ve izleyici kendi kafasında herkese 'suçüstü' yaptığını düşünüyor, 'şöyle yazdın, şunu istiyordun' diye, haklı veya haksız bir yargıya varmış bulunuyor.
Böyle bir ortamda iktidarın herhangi bir işini hayra yoracak olsanız mutlaka bir çıkar bağlantısı içinde bulunduğunuz düşünülüyor. Arada yergide veya uyarıda bulunsanız onda da bir hesap gözettiğiniz varsayılıyor. Yok eğer iktidar sahiplerine sürekli saldırıyorsanız, o zaman da ya ideolojik düşmanlık içinde olduğunuza veya çıkarlarınıza dokunulduğu için öyle davrandığınıza hükmediliyor.
Okuru ve izleyiciyi -haksız olmadığı ama belki abartıya kaçtığı- bu kanaatlerden uzaklaştırmak için medyanın sabah akşam günah çıkarması tabii ki bir yol değildir. Yol, okur ve izleyicinin gözünde olumlu örnekleri sabırla çoğaltmaya çalışmaktan geçecektir. Özellikle de kendi dürüstlüğünden emin, iktidar sahipleri ile fazla içli-dışlı olmayan, meslek dışı hiçbir ilişkisini çıkar ve ikbal arzusu ile istismar etmeyen eleştiri adamlarının himmetine ihtiyaç vardır. Medya asıl çıkarı o zaman elde edecek; kendisine inanan, güvenen ve asla vazgeçmeyen okur ve izleyici kitlesine sahip olacak. Her dem erdem, başka yol yok.
|