Trans-Atlantik'teki çatlak, Pasifik ve küresel sistem
Küresel düzendeki adaletsizliklerin dünya üzerindeki herkesin kaderini olumsuz etkilediği bir gerçek. Terör en çok adaletsizlikleri istismar ederek kendine faaliyet alanı yaratıyor. Terör kadar göze batmasa da, çok daha büyük bir tehlike ise yoksulluktan kaynaklanıyor. Yoksulluk, terörün istismar alanı olmaktan, pek çok merkez-kaç dinamiği üretmeye kadar bir dizi olumsuzluğu tetikliyor. Bununla beraber, zengin ülkeler yoksulluk karşısında kaydadeğer yöntemler geliştiremiyorlar, ciddi mesafeler kat edemiyorlar.
*** 11 Eylül olaylarının gerçekleştiği güne kadar, dünya sistemi açısından en ciddi tehdit yoksulluk sebebiyle oluşan merkez-kaç güçlerden oluşuyordu. O güne kadar "dünya sisteminin rehabilitasyonu" esas gündemi oluşturuyordu. 11 Eylül olaylarından sonra ise "küresel sistemin mimarisi"nde ciddi "çatlaklar" meydana geldi. ABD'nin terörle mücadeleyi bilinen klasik kurumları bir kenara iterek ve aktif güç kullanarak gerçekleştirmek istemesi, AB'nin ise bunun dışında durması ama farklı bir yöntem önerememesi, ABD ve AB arasında ciddi tartışmaları çıkardı ortaya. Böylece Trans-Atlantik ilişkilerde fay kırıkları meydana geldi. Fransalmanya ile ABD'nin başını çektiği kutuplar, BM'den NATO'ya ve AB içi bütünlüğe kadar pek çok yerde sarsıcı gerilimler doğurdu.
*** Çok uzun zamandır tekrar edilen bir sözün ne derece gerçeği yansıttığı veya ne derece işlevsel olduğu da küresel sistemi etkileyen krizlerde görüldü. "Güç sisteminin merkezinin Atlantik'ten Pasifik'e kaydığı" yönündeki analizin, küresel sistemi etkileyen ciddi bir kriz karşısında çok işe yaramadığı ortaya çıktı. Kuşkusuz, Pasifik, Şangay Beşlisi veya tek başına Çin gibi ciddi dinamiklere sahip.
Özellikle Çin'in önümüzdeki çeyrek yüzyılda müthiş bir gelişme göstereceğini herkes kabul ediyor. Fakat bunlar, "küresel sistem açısından stratejik güç odağı olarak kabul edilecek bir merkez"in ortaya çıktığını göstermiyor. Tam aksine ticari büyüklüğüne rağmen, stratejik güç olma bakımından içe kapanan odaklarla karşı karşıyayız Pasifik'te Dolayısıyla, "güç merkezinin Atlantik'- ten Pasifik'e kaydığı" yönündeki tesbit, ticari alanda görece geçerli olsa da stratejik bakımdan henüz yeterince doğru gözükmüyor. Irak krizi bunun "billurlaşması" anlamına geldi.
*** Gelinen noktada yoksulluk, terör ve dünya düzenindeki düzensizlik birbirine "eklemlenmiş" durumda. Terörün argümanlarına baktığımızda, bu "eklemlenmeyi", "organik bir bütünleşmeye" dönüştürmeye çalıştığı görülüyor. Bu noktada uluslararası sistemin "meşruiyet" konusunda içine girdiği savrulma en elverişli zemini sunuyor. ABD'nin Irak'a müdahale etme biçimi, klasik meşruiyet anlayışını dikkate almadığını, almayacağını gösterdi.
Bunun yanı sıra Fransalmanya tarafından temsil edilen klasik meşruiyet anlayışının dünya üzerinde gelişmeleri ve kriz noktalarını yönetmek bakımından işlev üretemediği görülmektedir. Bu bakımdan "yeni bir meşruiyet anlayışı temelinde Trans-Atlantik'teki çatlağın giderilmesi" çözülmesi gereken en öncelikli problem durumundadır. Küresel sistemdeki mevcut güç ayrışmalarının terör için ürettiği elverişli zeminin önüne geçmenin yolu, Trans-Atlantik'teki çatlağı kapatacak, tüm medeniyetleri içerecek, yoksul ülkeleri de işin içine katacak bir meşruiyet sistemini oluşturmaktan geçmektedir. Dünyanın önündeki büyük mesele budur...
|