Değişim, ekonomi ve kadın
*CİDDE Yöntemleri ve hedefleri konusunda çeşitli farklılıklar olsa da her yeri saran bir kavram durumunda "değişim." Değişimi gündemine almayanların "kendisi" gibi kalamayacakları, "tarihin üretildiği yerde" varlıklarını doğru düzgün sürdüremeyecekleri bir zaman dilimindeyiz. En "içe kapanık siyasi modeller" bile, belli siyaset tarzlarını korumak için değişimi doğru yönetip yönetememek sorunuyla karşı karşıyalar. "Değişim" bu çağda artık bir başka şeye "dönüşmek" şeklinde bir "yabancılaşma" yı değil, doğru bir şekilde "var olabilmeyi" ifade ediyor.
*** "Cidde Ekonomik Forumu", değişimi taşıyan en önemli küresel dinamik olan ekonominin dünyanın başka yerlerinde nasıl konumlandığını gösteriyor. Ekonomik gücün merkezi olan Batı'ya göre "dünyanın başka yerleri" olan coğrafyalar bu küresel dinamikle sadece "rasyonel" biçimde tanışmayı değil, bundan sonrasında gelişmeleri öngörerek "değişimi yönetmeyi" de gündemlerine almaları gerektiğinin farkındalar...
*** Böyle bir atmosfer içinde, rasyonalite ve ekonomi gibi kavramlarla başka şeylerden bağımsız bir biçimde tanışmak mümkün değil. Değişim maddi bir gerçeklik olarak siyasaldan ekonomik olana, kültürelden toplumsal olana kadar bir bütün... Bu nedenle siyasal ve toplumsal değişim dinamikleri de Ortadoğu'nun gündemini içeriklendiriyor. Lübnan'dan Çin'e kadar tanışılması kaçınılmaz bir gündem artık bu. Değişimin toplumsal ayağında ise hiç kuşkusuz "kadın" var. Kadın hareketlerinin gücünü yadsınamaz biçimde gösteriyor bu. Batılı hemcinslerine göre çok farklı toplumsal modellere mahkum edilseler de, çağdaş dinamiklerin üzerinde "sörf" yaparcasına ilerliyor kadınların kültürel, toplumsal ve siyasal talepleri. Bu öylesine değiştirici bir dinamik ki, "içe kapanık siyasal modellerin temsilcileri bile, ekonomik gelişmeyi ve ilerlemeyi anlatırken, kadınların toplumun çeşitli kademelerinde artan oranda yer almalarına, hatta banka mevduatlarında kadınların yerinin erkeklerden fazla olduğuna vurgu yapmak zorunda kalıyor.
*** Kuşkusuz "değişim" tek başına bir şey ifade etmiyor. Değişimi anlamlı kılan, nasıl bir "değişim stratejisi" uygulandığı. Ve tabii, her "strateji" nin esasında olduğu gibi "zamanlama" her şeyden daha önemli... Değişim dinamikleri yükselirken, bu dinamikleri yönetmek esastır; dinamikler ya da değişim trendi aşağı inerken sürece dahil olmak çok tehlikelidir. Bu nedenle stratejinin iki ayağı olan "yöntem" ve "zamanlama" yı doğru belirlemek gerekiyor. Ortadoğu, değişime uzun zaman direndiği için "zaman" açısından kısıtlı imkanlara sahip. Zamanı doğru şekilde kullanmamak başlı başına bir "stratejik zaaf." Daha önemlisi ise doğru "yöntem"i bulmak. Parçalı ya da bütünsel olmayan değişim çabaları hem sonuçsuz kalmaya mahkum, hem de çok zararlı olabiliyor. Değişimin "bütünsel" bir yöntemle gerçekleştirilmesi şart... Siyasal, kültürel, toplumsal ve ekonomik alanlarda "sinerji" yaratmak işin omurgasıdır. "Siyasal değişim" ise diğerlerine göre "eşitler arasında birinci"dir. Bu olmadan, diğerlerini güçlü bir şemsiye altına almak imkansızdır. Siyasal değişim ise "demokrasi" ve "laiklik" gibi kavramlarla tanışmasını zorunlu kılıyor Ortadoğu'nun.
|