kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Yaşamın Kıyısında' sırat köprüsü gibi bir şey!

ŞİRİN SEVER
ŞİRİN SEVER
Nurgül Yeşilçay; Fatih Akın'ın yazıp yönettiği, Cannes ödüllü son filmini GÜNAYDIN'a anlattı: "Hayatın tam içine girememiş bazı insanlar vardır ya, ince bir ipin üzerinde yürürler; tutunmakla tutunamamak arasında, ölümle kalım arasında... 'Yaşamın Kıyısında' böyle felsefi bir film işte!"..
Baştan, peşin peşin uyarıyorum; bu taraflı bir röportajdır! 'Yaşamın Kıyısında' filmini gösterime girmeden izleyen şanslı biri olarak söylüyorum; müthiş bir film izleyeceksiniz... Fatih Akın isminden büyük beklentilerle yerinize oturacak ve istediğinizi de bulacaksınız. Bir yanıyla politik, bir yanıyla felsefik, bir yanıyla duygusal bir film. Kendinizi sorgulayacak, 'hayatta önemli olan nedir?' sorusuna cevap arayacaksınız! Örgüt üyesi Ayten; yani Nurgül Yeşilçay siyasi nedenlerle Türkiye'den kaçıp annesini bulmak için Almanya'ya gidiyor, deşifre olunca da iltica talep ediyor. Almanya'da kendisine yardım eden Alman öğrenci Lotte ile yakınlaşıyor. Ancak sınırdışı ediliyor. Türkiye'ye dönüşü, Lotte ile yaşadıklarından sonra da değişmeye başlıyor. Altından kalkılması zor bir rolün üstesinden hakkıyla gelmiş Nurgül Yeşilçay ve sinema grafiğinde müthiş bir yükseliş kaydetmiş bu filmle... Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Senaryo' ödülünü alan filmi için Fatih Akın; şöyle diyor: "Filmim dünyanın değişeceğini umut ediyor, o zaman bu film politik mi? Belki politik olmaktan çok felsefi diyebiliriz ama galiba günümüz dünyasında her şey politik! İnsanlar neye inanırsa inansın dini ya da politik- her şeyin bir sınırı, gittiği bir yön var. Bütün bunların ötesine geçen bir film yapmak istedim..." Film bütün bunların ötesine geçiyor, evet! Nurgül Yeşilçay'la bu gece Altın Portakal Film Festivali'nde galası yapılacak filmi ve bence etkisinde kalacağınız performansını konuştuk...

"BU FATİH AKIN FARKIDIR"

* Daha önce konuştuğumuzda 'Bu film özünde arabesk' demiştin. Ama çok da farklı; nedir bu fark? Farkı Fatih Akın bence! Fatih'in durduğu yer ne Almanya, ne Avrupa, ne de Türkiye. Yani Fatih'e ne Alman diyebiliriz, ne Türk! Ortada bir yerde duruyor, belki dünyalı diyebiliriz. Tabii ki bu işi çok iyi biliyor, eğitimini almış. Film seyirciyi istediği zaman avucunun içine alıyor, istediği zaman serbest bırakıyor. Ne çok ağlatıyor, ne çok güldürüyor ve bunların hepsini bilinçli yapıyor. Bence yönetmenlik olarak çok başarılı bir film. O yönetmenliğin içine oyuncu yönetmenliğini de eklersek, iki kere başarılı!

* Filmin siyasal yanı mı ağır basıyor, duygusallığı mı? Bence felsefi yanı! Şöyle bir felsefesi var; ölüm insanın hayatında çok önemli şeyler değiştirebiliyor. Eskiden 'evet' dediğin bir şeye 'hayır' diyebiliyorsun ya da tersi oluyor. Ölümün hayatı değiştirip dönüştürdüğü bir durum var. Ölümle ve yaşamla ilgili bir film anlatmak istemiş Fatih Akın. Onları anlatırken de gerçekçi ve süslü şeyler bulmak istemiş. Nedir bunlar? Oradaki kadının orospu olması, benim örgüt üyesi olmam, lezbiyen olmam, öteki kızın lezbiyen olması, bunların birbirine aşık olması gibi süsler kullanmış. Bundan ibaret!

* Sivri, siyasi, alışık olmadığımız sertlikte bir rolün var. Fatih Akın "Nurgül, kadının siyasi kimliğinden rahatsız oldu ve değiştirdik biraz" demişti. Neydi rahatsız olduğun şey? Daha sert bir karakterdi...

* Neydi seni rahatsız eden? Tam olarak söylemek istemiyorum. Karakterin sertliği çok fazlaydı. Okuma provalarında 'o karakter bunu yapmazdı, bunu yapan karakter onu yapmaz' gibi şeyler çıktı. Karakterin bir matematiği ve iniş çıkışları vardır. O karakterde de bir sıçrama vardı. O yüzden olmayacaktı, değiştirdik.

* Senariste müdahale yani! Hayır, Fatih herkesin görüşünü alıyor zaten. 'Sen olsan bunu nasıl söylersin, o karakter nasıl söyler?' diye kostümcüsüne de, görüntü yönetmenine de soruyor.

* Türkiye'de, Türk yönetmenlerde rastladığın bir şey mi bu? Türkiye'de genelde herkes işini çok önemser. Halbuki karakteri çıkaran oyuncu ve yönetmen. Orada kostümcü sana soruyor, 'Sence bu pantolonu giyer mi bu karakter, sence daha bol paça mı olmalı?' falan diyor. Herkes birbiriyle işbirliği içinde çünkü asıl olan iş! Ama bizde egolar ön planda!

* Filmdeki öpüşme ön plana çıkarıldığı, youtube'a düştüğü için rahatsız olduğunu söylemiştin. Neden? Hiç rahatsız olmadım. Bu konuda da hiçbir şey demedim, uydurmuşlar! Tabii ki fragmanda da kullanılacak, youtube'a da düşecek. Bunu ya baştan kabul etmem ya da kabul edersem her şeyiyle kabul ederim. Ben bu rolü iyi oynadığımı da düşünüyorum, gelecek her eleştiriye, tepkiye de açığım.

* Bir kere cesur bir sahne. Film gösterime girdikten sonra çok konuşulacak. Derdini nasıl anlatacaksın? Şöyle düşünüyorum: Fatih'le yola çıktığımız zaman bir aşk hikayesini çok iyi vermek istedik. Bu, bir kadın bir erkek de olabilirdi... Ama iki kadının aşkını tercih ettik, çok da iyi oldu. Kızlardan birinin ölümü üzerine diğer kızın bütün fikirlerinin yüzde yüz değişmesi gerekiyordu, o aşk o yüzden çok önemliydi. Sadece o aşkı vermek adına yapılan şeyler bunlar...

* Sence bir erkekle bir kadının aşkı bu kadar vurgulu ve tutkulu olmaz mıydı? Bu tamamen Fatih'in bileceği bir şey; belki o böyle bir şey görmek istedi, belki marjinal bir şey yapmak istedi, belki o yüzden arabesk bir durumun içinde postmodern duran bir film. Kız annesini aramaya gider ama annesi aslında orospudur, biri aşık olur, sonra görüşünü değiştirir falan... Çok basit konular ama bunlar çok güzel süslenmiş.
Haberin fotoğrafları