kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
REKTÖR YÜCEL AŞKIN OLAYIYLA İLGİM YOK "Van’daki olayla yakından uzaktan ilgim yok. Rektörlerle kavga var deniliyor. Yok öyle bir şey. Ama rektörler çıkıp ağıza alınmayacak laflar söyleyecek bu ülkenin başbakanı bakanı susacak. Ne münasebet? Eleştirmenin de bir adabı vardır diye düşünüyorum."

Seçimde yenemediler paranoya üretiyorlar

BALÇİÇEK PAMİR
BALÇİÇEK PAMİR
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik:"Bakan olarak söylüyorum ortada korkulacak bir şey yok. Mahalle bekçisi yerini sağlamlaştırmak isterse hırsız varmış gibi yapar. Amaç korku toplumu..
Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğum Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik. Çelik ile yaklaşık 1,5 saat konuştuk. Çelik özü sözü bir kişilik. Söylediklerini arkasında duran, yan çizmeyen, içten. Konu türbana gelince, "Konuşmayacağım, bu öne çıkacak, diğer anlattıklarıma yer kalmayacak" dedi. Biraz haklı çıktı galiba. Röportajı elimden geldiğince sayfaya sığdırmaya çalıştım. Sığmayan bölümleri Çelik'in hoşgörüsüne sığınarak, bu haftaki iki köşe yazımda kullanacağım.

* Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras üniversitede türbanı serbest bırakmak bir süre sonra lisede de türban isteği haline dönüşebilir dedi. Sizce de böyle bir tehlike var mı? -Bu soruya cevap vermeyeceğim. Çünkü ne cevap versem manşet olacak.

* İyi de gündem bu. Ayrıca siz Milli Eğitim Bakanı'sınız. En son Diyarbakır'da lise çağındaki türban konusunda bir örnek de yaşadık. -Şimdi ben fikirlerimi söyleyeceğim, AK Parti gerilim yaratıyor, başörtüsü üzerinden siyaset yapıyor denilecek. Üstelik kendi görüşüm hükümetin görüşü olarak sunulacak. Türban konusunda konuşmayacağım.

YANIMDA RAHAT MISIN?

* Çok ilginçsiniz yani. Peki din dersleri zorunlu olmalı mı olmamalı mı?
-O konuda da görüş vermeyeceğim.

* O niye? Konu sizinle doğrudan bağlantılı değil mi? -Bakan olarak kimsenin önünü kesmiyorum, herkes söylediğini söylesin. Mesele tartışılsın, olgunlaşsın, demlensin belli bir kıvama gelsin sonra konuşacağım.

* Ben yine de soracağım. Türbanın üniversitede serbest bırakılması mahalle baskısının önünü açar mı? -Aşağı yukarı beş yıldan beri iktidardayız. Herhangi birine giyim kuşamından ötürü, yaşam tarzından dolayı bir baskı olmuş mudur? Hayır. Çünkü biz parti olarak laikliğin var olması gerektiğine inanıyoruz. Samimi olarak demokrasinin çoğulcu vasfına inanıyoruz.

* Samimi olarak soruyorum. Diyelim bir süre sonra sizin gibi muhafazakârların sayısı arttığında, ben kendimi örneğin bu elbiseyle rahat hissedebilecek miyim? -Ben eşi kapalı biriyim. Şimdi sen benim yanımda kendini rahat hissetmiyor musun?

* Hissediyorum. Peki siz benim yanımda rahat hissediyor musunuz? -Hissetmesem bu röportajı kabul eder miyim? Bitti o zaman. Yanımda çalışan hiçbir kimse benden rahatsızlık hissetmedi bugüne kadar.

* Peki, örneğin dekolte giyebiliyorlar mı? -Bakanlıkta dekoltenin ne işi var?

* Abartılı bir dekolteden bahsetmiyorum canım. -Devlet memurunun bir giyinme tarzı var. Bir manken ile bir öğretmenin kıyafeti aynı olur mu? Benim demek istediğim başı açık diye kimse yanımda rahatsız olmamıştır.

* Başbakan kadınlara "Korkmayın" diyor. Niye böyle bir şey demeye ihtiyaç duyuyor? -Ortada korkulacak bir şey yok. Ben Milli Eğitim Bakanı olarak halkıma şunu söylüyorum ki yarın bugünden çok daha iyi olacak. Aslında mesele gün gibi ortada. AK Parti'yi seçimde yenemediler, paranoyalar üretiyorlar. Aslında bunlara en güzel cevap seçimle verildi. Vatandaş "Geç bunları kardeşim, sen kendini memleketin gerçek sahibi zannediyorsun ama değilsin, üretilen paranoyalara inanmıyoruz" dedi.

* Hadi şeytanın avukatlığını yapayım. Vatandaş öyle mi dedi yoksa "Doğru yoldasın ey muhafazakâr, ben de senin gizli gündemini destekliyorum" mu dedi? -Tekrar altını çizelim hükümetin gizli bir gündemi yok. Biz halka o iddia edilen gizli gündemin sözünü mü verdik? Biz tam tersine "Hadi kızlar okula" diyoruz! Kimse kimseye baskı yapmasın kimse kimseyi ötekileştirmesin. "Komünizm gelecekse mutlaka biz getirmeliyiz" diyen valiye benziyor bu durum. Kendisini ev sahibi başkalarını kiracı gören zihniyetin ürünleri. İnsanların bireysel hayatındaki tercihleri hiçbir zaman diğerlerini rahatsız etmemeli, örneğin ben Hüseyin Çelik olarak içki içmiyorum...

İÇMEMEME SAYGI DUYMALI

* Ben içiyorum.
-Sen içiyorsun, ben senin içki içmene saygı duyuyorum. Günün birinde baskıyla bana da içki içireceğine dair hiçbir endişem yok. Peki sen benim niye içki içmememe saygı duymuyorsun? Duyman gerekir.

* Kesinlikle saygı duyuyorum ama günün birinde siz acaba içki içenleri engeller misiniz, diye endişe duyan bir kalabalık da var. -Oradaki sıkıntı Türkiye'yi tanımamaktan kaynaklanıyor. Ben, Batılılaşma dönemi, fikir hareketleri üzerine ihtisası olan bir insanım ve bakın, Lale Devri'nden bu yana Türkiye'de bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bu değişim ve dönüşümde hiçbir zaman geriye gidiş yoktur, hep biraz daha demokratik, biraz daha ileri, biraz daha çağdaştır...