kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Eylül 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Köleci devlet!

Bugün sizinle bazı "sırlar"ı paylaşalım.
Benden duymuş olmayın.
Farz edin ki, bir yığın dedikoduyu demedikoduyu yetiştiren medya dünyası, size bu "toplumsal sırlar" ı sonuna kadar açmıştır.
Farz edin ki, bir yanda Cumhuriyetperverler, bir yanda Demokrasiseverler, bir de "halk adına denetim, bilgi alma, bilgi verme" işi olduğu varsayılan gazetecilik bunları zaten her gün tartışıyordur.
Farz edin ki, zaten bu devirde, böyle "Demokratik, sosyal, laik bir hukuk devleti" nde "kölelik" n'ayır n'olamaz!
Böyle şeylere, sayın cumhurbaşkanları, başbakanlar, komutanlar asla razı değildir.
Zaten günahtır, ayıptır, utançtır, suçtur.
Bırakın özel sektörü bir yana; Anayasa'ya göre, insanların onurlarını, çalışma, kendini geliştirme haklarını, özgürlüklerini korumakla yükümlü
"Devlet", haşa, asla, never böyle şeyler yapmaz.
Farz edin!

Onca bakanlık içinde, iki tane "milli" var, biliyorsunuz.
Bir dolu derin sebebi vardır ama biri de o işlerin önemidir.
Ve o işlerde, yani eğitim ile savunmada, asli olan insandır.
Elbette o insanların sorumlulukları, görev bilinçleri ve özverileri; ama aynı zamanda, birer insan olarak onların gelişimi, onlara verilen kıymet, onların insan yerine konması da önemlidir.
Ne kadar adanmışlığa, disipline filan ihtiyaç duyulursa duyulsun, bu iki işteki insanların, önce insan mı yoksa "köle" muamelesine mi tabi tutulduğu, devletin özellikle "demokratik, sosyal, hukuk" niteliklerine dair ciddi fikir verir.

Bugün, "Milli Eğitim", sözde kutsanan öğretmenliği "köle düzeni" ne çevirmenin ayıbını taşıyor. Ama dert etmiyor.
200 bin işsiz branş öğretmeninin; öğretmenlik için yetiştiğini zannedip işsizliğe, bunalıma mahkûm edilenlerin hakkını ve rantını yiyen bir devlet var.
"Her işin başı eğitim" diyenler, bu işsizlik eğitimi sayesinde, kadro yapmadan, amele pazarından toplar gibi, saati 5 YTL yevmiyeyle binlerce öğretmeni, "ücretli, sözleşmeli, mevsimlik" adı altında köleleştirmekten, ucuz, endişeli, ölüm yerine sıtmaya razı, ailesinden, etrafından utanan rehineler kılmaktan sıkıntı duymuyor.
"Devleti eşe dosta büyük kapısı" haline getirebilen siyasi, bürokratik sistem; onlara dönüp "Devlet kapısı değildir" diyebiliyor.
"Din ve Ahlak Kültürü" branşındaki öğretmen ihtiyacı ve verilen kadro ile, fizik, kimya, matematik, edebiyat, tarih, biyolojideki ihtiyaçsızlık, kadrosuzluk arasındaki mantığı izah etme gereğini de duymuyor.
Devlet, "çocuklarımızı emanet ettiğimiz" diye övülenleri, ihanet edilmiş birer emanet halinde, umutsuz, yılgın ve kırgın biçimde çöpe atıp durmaktan utanmıyor.

6 aylık eğitim karşılığında 6 yıllık "mecburi hizmet"e mahkum edilen "üniversite mezunu polisler" de kendilerini köle olarak görüyor...
Diğer "milli" konuda, Savunma'da, çocuk yaşta aldıkları birkaç yıllık eğitim ve edindikleri "meslek" karşılığı 15 yıl "mecburi hizmet" i yüklenenler, mesela astsubaylar da.
Yani, toplumla, her bireyle; haklarını, özgürlüklerini, haysiyetli yaşama ve çalışma koşulları vaat ederek "Anayasa" adında bir sözleşme yaptığı sanılan "Devlet", daha kafadan, kendisine "meslekli köleler" yaratıyor.
İşsizlikten de işinden de korkan; biat eden, her koşulda boyun eğmesi istenenler.
Devlet, o Anayasa'yı bin defa, çok yerinden çiğniyor.
"Sizinkiler" cumhuriyetçi ise de, bunları onlara sorunuz...
"Sizinkiler" muhafazakar, demokrat veya her ikisi ise de.
Bu köleliğin, cumhuriyet yahut demokrasinin, laiklik veya dindarlığın, hukuk ya da ahlakın neresine sığdığını bir sorunuz.