kapat
Üye OlÜye Girişi
  |  Benim şehrim | 9 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi
En zor meselemiz
Gazeteler de haber olur. Peki gazeteler kendilerine ilişkin gelişmeleri vermeyip, haber yapmazsa ne olur? Okurlar açısından iyi olmaz. TMSF-Sabah olayına mercek tuttuk.
Geçen hafta ABD'nin Virginia eyaletindeki saygın Washington & Lee Üniversitesi'nde "Fay hatlarında gazetecilik" başlıklı konuşmamın ardından aldığım en ısrarlı soru, Türk basınındaki otosansür üzerineydi. Onlara şunu söyledim: "Dünyada otosansür neredeyse, Türkiye'de de oradadır. Bence en büyük otosansür, gazete ve medya sahiplerinin iş ilişkileriyle ilgili habercilikte ve yorumlarda yaşanmaktadır. Patronun çıkarları açısından "negatif" gelişmeleri anlatan haberler çoğu kez ya görmezden gelinir ya da çarpıtılarak, eğilip bükülerek verilir. Otosansür, rakip grubun medya sahipleri ile ilgili negatif haberleri çoğu kez ya çarpıtır ya da abartır. Rakip patronlarla ilgili olumlu haberler de genelde yok sayılır. Dünyanın pek çok yerinde yaygın ama üstü kapalı olan bu uygulama Türkiye'de pervasızca, göstere göstere yapılır, arsızca savunulur."
Döndüğümde, çok sayıda okurdan gelen şu ortak mesajı buldum:
"TMSF'nin Sabah, ATV ve diğer Merkez Grubu şirketlerine el koyma haberine Sabah gazetesinde 2 Nisan'da neden tek kelime yer vermediniz? Haber yok!"
Çok haklı bir soru.
Ombudsman'ın karşılaşacağı en zor soru(n)dur bu. 8 yıl önce Milliyet'te Okur Temsilciliği'ni başlatırken, o zamanki yayın koordinatörü Umur Talu'yla bunu da konuşmuş, dürüst gazetecilik yolunda aşılacak en önemli engelin bu olduğu konusunda mutabık kalmıştık.
Öyle bir gün gelir ki, gazetenin kendisi de haber olur.Hem de büyük bir haber... Bir ekini büyük bir alışveriş merkezine faturaladığı için Los Angeles Times'ın yaşadığı etik kriz, gazetede 10 sayfalık özel bir bölümde "özür" mahiyetinde haber yapılmıştı.
Jayson Blair adlı bir gazetecinin çalıntı ve uydurmalarla dolu yığınla haber yaptığı anlaşılınca, gazetenin kendisi, New York Times, bu konuyu günlerce hiç çarpıtmadan herhangi bir büyük habermiş gibi vermişti. USA Today de benzer bir olaya sahne olmuştu.
Geçenlerde Los Angeles Times, bünyesindeki işten çıkarmaları "düz" bir haber yapınca, haberde "tensikata karşı görüş" bildiren genel yayın yönetmeni Dean Baquet kısa süre sonra kapının önüne kondu.
Milliyet'teyken birçok kez Doğan Grubu'nda çarpık haberlere, sessiz kalmalara tanık olmuş, bunların yayın ilkeleriyle çelişkisini iyi-kötü gündeme getirmiştim. Ama bunların alışkanlıkların terk edilmesine, pusulanın patrondan yana değil de meslek ilkelerinden yana çevrilmesine pek faydası olduğunu sanmıyorum. Tabii ki kastettiğim, yetki sahibi üst düzey editörler ve bazı yazarlardır.
TMSF haberinin Sabah'ta yer almayışıyla ilgili olarak Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'yla konuştum. "Bize baskı saatlerinin sonuna kadar resmi tebligat henüz yapılmamıştı. Yani gazetenin kendisiyle ilgili nihai bilgi gelmemişti" dedi.
Gazetede Altaylı'nın övündüğü şeylerden biri ombudsmanlığın "hakiki" olmasıdır. "Bir farkımız da bu" der... TMSF haberi konusunda farklı düşünüyorum:
1 Nisan günü sabahtan itibaren Merkez Grubu'na bağlı yayın kuruluşlarında bir dizi gelişme yaşandı. TMSF akşam saatlerinde bir açıklama yaptı. Bazı kararlar alındı. Bunların hepsi haber değeri taşıyan, Sabah okurlarının bilmesi gereken gelişmelerdi. Ben bu nedenle haberlerin olmayışından yakınan okurları haklı buluyorum. Bizim işimiz habercilik ve habercilik..
Okura ne kadar çok haber verirsek o kadar iyi. Ve...
Sabah kendisiyle ilgili bundan sonraki gelişmeleri ne kadar doğru ve dürüstçe verirse, kendisini dışardan eleştirmeye kalkan "sahte gazeteciler"i o kadar utandıracaktır. Tabii utanma duygusuna hâlâ sahip olanlarını.