kapat
Üye OlÜye Girişi
  |  Benim şehrim | 9 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
MEHMET BARLAS
Baş Yazı
Siyasetçisiz siyaset de etsiz kebap da olmaz...
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ihtimalinin fazlalığına karşı, iki farklı açıdan yaklaşabilirsiniz.
Birinci açıdan duruma yaklaştığınızda, "Bu tablo bugün değil 2002 seçimleri sonucunda oluştu. Seçmenler kullandıkları oylarla oluşan TBMM' nin yeni cumhurbaşkanını da seçeceğini bilmek durumundaydılar" diyebilirsiniz. Hatta "Deniz Baykal ve CHP siyasi yasaklı Erdoğan' a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan Anayasa değişikliğini desteklerken, TBMM' deki AK Parti çoğunluğunun yeni cumhurbaşkanını da seçeceğini bilmiyorlar mıydı" da diyebilirsiniz.
İkinci açıdan baktığınızda ise, siyasetin gerçeklerini görmezden gelip, "Erdoğan Başbakan olabilir ama Cumhurbaşkanı olamaz" diye tepki koyarsınız. Bunun için de siyasi düşüncelerinizi ve duygularınızı devreye sokup, kendinizce sayısız gerekçeler üretebilirsiniz. Hatta ölçüyü kaçırıp, "Erdoğan' ın Cumhurbaşkanı olmasını zinde güçler kabul etmez" bile diyebilirsiniz.

HEP AYNI DURUM
Aslında çoğulcu demokrasi modelinde her çeşit görüşün ve seçim kazanmış kişilere de partilere de karşı bazen nefrete varan tepkilerin var olması doğaldır. "Dün" ü "Geçen hafta" dan daha uzak zamanlar olarak görebilenler, geçmişte her iktidar olan kişiye karşı, toplumun bir bölümünün ne tür öfkeli tepkiler seslendirdiğini bilir.
Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi 1965 seçimlerinde ezici çoğunlukla iktidar olduktan sonra, Demirel de bir tepki kampanyasının hedefi olmamış mıydı? "Kanunsuz Süleyman", "Morrison Süleyman" gibi ifadeler her gün gazetelerde kullanılmaz mıydı?
Ya da Turgut Özal için kullanılan "Çankaya' nın şişmanı-İşçi düşmanı" sloganlarını hatırlayanlar kalmadı mı?
Siyasetçilerin bu tür öfkeli ve hatta nefret içeren açık tepkilere hedef olmaması, ancak otoriter rejimlerde mümkündür. Çek politikacısı Masaryk'in dediği gibi, "Diktatörler son dakikaya kadar iyi görünür" ler. Onlara karşı da tepki gösterilir. Ama bu tepkiler ya fısıltı gazetelerinde ya da sürgündeki muhaliflerin söylemlerinde yer alabilir. Şanslı diktatörler, iktidardayken ölürler. Çavuşesku, Saddam gibi şanssız diktatörler ise, kendileri hakkında toplumun bazı kesimlerinin beslediği öfkeyi ve nefreti de öğrenirler.

SİYASETÇİSİZ SİYASET
Yeni cumhurbaşkanının kim olacağına ilişkin önümüzdeki birkaç haftayı yaşarken, demokratik siyasetin evrensel gerçeklerini de, "Siyasetçisiz siyasetin olamayacağı" kuralını da hatırlamamız gerekiyor.
Öncelikle şunu bilelim. Hiçbir siyasetçiyi toplumun yüzde 100'ü tutmaz. Sadece siyasetçinin tutulma oranı, zamana ve olaylara göre iner ve çıkar. Ne olursa olsun bir siyasetçiyi sonuna kadar tutan "Çekirdek fanatikler" in sayısı genel içinde çok küçük kalır. Ayrıca iktidarda hangi siyasetçi olursa olsun, toplumun belirli bölümü kişiye ve ideolojiye bakmadan bunlara karşı öfke duyar. Robert Kennedy'nin de gözlemlediği gibi, "Toplumun beşte biri her zaman her şeye karşıdır."
Aslında siyasetçilere karşı siyasetçiler de tepkilidir. Örneğin Sovyet siyasetçisi Kruşçef, "Politikacı her yerde aynıdır. Nehir olmayan yerde köprü yapmayı vaat eder" dememiş midir? Siyasetin uzmanı Kissinger de "Politikacıların yüzde 90' ı, geride kalan yüzde 10' un kötü şöhret sahibi olmasının nedenidir" demez mi? Bir İtalyan atasözüne göre de, "İktidarlar çamaşırları gibi, aynı kirlenme nedeniyle sık sık değiştirilmelidir."

KİM SEÇİYOR
Bir siyasetçi ne kadar başarılı olsa da sonunda yıpranır. Demokrasinin beşiği olan İngiltere'de üst üste kaç seçim kazanan Thatcher mi sonuna kadar koltukta kalabildi? Şu anda iktidarının üçüncü dönemini yaşayan Tony Blair, emekliliğin arifesinde değil mi? Onu ABD'nin başarılı eski Başkanı Clinton'la mukayese eden rakipleri, "Blair' in Clinton' dan tek farkı, pantolonunun fermuarının aşağıdan yukarı açılması değil mi" diye mizah konusu ediyorlar.
Bir de kendilerini aktif siyasetin içinde bir taraf gibi gören ama oy kullanmaktan başka hiçbir siyasi katılımın içinde olmayanların, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması ihtimali dolayısıyla, "Onu sen seçtiriyorsun" benzeri öfkeli tepkilerle sağa sola saldırmak yerine aynaya bakmalarını tavsiye ederiz. Erdoğan eğer Cumhurbaşkanı olacaksa, onu Çankaya'ya 2002'de oy kullanan "Seçmenler" gönderecek.