kapat
Üye OlÜye Girişi
  |  Benim şehrim | 9 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK
Adaletin gülen yüzü
İlginç, tuhaf, şaşırtıcı, komik... Son zamanlarda bazı mahkeme kararları medyada bu sıfatlarla duyuruluyor.
Örneğin Sakarya'da silahla adam yaralama olayına karışan bir sanığın belediyenin hayvan barınağında 7 ay süreyle 7 sokak köpeğine bakmaya mahkum edilmesi gibi...
Edirne'de görevi ihmalden yargılanan iki gardiyanın 5 ay boyunca Dünya Klasikleri'ni okuyup özetini çıkarma cezasına çarptırılmaları gibi...
Yine Edirne'de yalancı tanıklıktan yargılanan birine 100 gün boyunca bir okulda temizlik işlerinde çalışma cezası verilmesi gibi...
Son olarak bir kez daha Edirne'de kaçak elektrik kullanmaktan yargılanan üç kişiden birine 190 gün boyunca sinemaya gitmeme, diğer ikisine ise 100 gün süreyle düğünlerden ve güzellik salonlarından uzak durma cezası hükmedilmesi gibi...
Ama bu cezaları alaycı sıfatlarla kamuoyuna duyuran meslektaşlarımız, sadece ilgili mahkemelere değil, topyekun yargıya haksızlık ediyorlar.
O kararlar hiç de "Tuhaf" veya "Komik" değil. Tam tersine, 301'inci maddenin yaydığı negatif enerjinin kurbanı olan yeni Türk Ceza Kanunu'nun "Çağdaş ceza ve infaz ilkeleri"nden esinlenmiş 50'nci maddesindeki güzel, insancıl yüzü yansıtıyor.

"Tesadüfi suçlu" kavramı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 105'inci maddesindeki "Kamuya yararlı bir işte çalıştırma" hükmüyle de desteklenen Türk Ceza Kanunu'nun söz konusu 50'nci maddesi, kısa süreli hapis cezasının infazında seçenekler getiriyor. Suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık, suçun işlenmesindeki özellikler gibi kriterler göz önüne alınarak hükmedilen bu alternatifler, hapis cezasının paraya çevrilmesinden meslek edindirmek için en az 2 yıl süreyle bir eğitim kurumuna göndermeye, bazı toplumsal mekanlardan ve etkinliklerden mahrum bırakmaktan kamuya yararlı bir işte çalıştırmaya kadar gidiyor.
Bu seçeneklerin getirilmesinin nedeni de madde gerekçesinde şöyle anlatılıyor:
"Kişi, gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibariyle, tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkum oldukları cezanın infaz kurumunda (cezaevi) çektirilmesi, toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir. Ayrıca, kısa süreli hapis cezalarının infaz kurumunda çektirilmesinin doğurduğu sakıncalar nedeniyle, kısa süreli hapis cezasına mahkum olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilmesi gerekebilir."
Batı'da, özellikle ABD'de son derece yaygın olan hafif suçlara alternatif cezalar işte alkışlanması gereken bu anlayışın keyif veren sonuçlarını oluşturuyor.
Hatırlayacaksınız; geçenlerde ünlü manken Naomi Campbell, New York'ta hizmetçisinin kafasına cep telefonuyla vurduğu için (Zavallının başına 4 dikiş atıldı!) bir hafta boyunca günde 8 saat bir kamu kurumunda temizlikçilik yaptı. Yerleri süpürdü, camları ovdu, başında bekleyen görevli daha sonra onu garaja götürüp temizletti, ardından oda oda dolaştırıp masaların tozunu aldırdı ve "Dua et tuvaletler kirlenmesin; yoksa oraları da temizlemek zorunda kalacaksın. Bir hafta boyunca seni işsiz bırakmayacağımdan emin olabilirsin" diye gözdağı verdi.
Bizde de podyumların ve ekranların yıldızlarının neredeyse vukuatsız haftası geçmediğine göre, bir gün bir "Ünlü"yü (Ya da yasadaki ifadeyle "Tesadüfi suçlu"yu) örneğin bir okulda temizlikçi olarak görebiliriz. Ya da bir huzurevinde yaşlılara gazete, kitap okurken...