kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

2001'de yazamadıklarım...

Çok önemli güncel olaylar ve başlattığımız "Medeni Kanun Kampanyası" nedeniyle yazıp yayınlamaya fırsat bulamadığım, yazmak isteyip de yazamadığım bir sürü konu var.
Beni kemiriyor bunlar.. Huzur vermiyorlar, kurdeşen oluyorum. Biliyorum şimdi diyeceksiniz ki "İyi ama, sen hiç değilse bir kısmını yazıp içini döküyorsun, ya biz ne yapalım?.." Ama kazın ayağı öyle değil, yazmaya alıştınız mı bu 'hayatınızın bir parçası' değil, hayatın ta kendisi oluyor.

2001 bitmeden acele etmeliyim, yazılar elimde kalmasın.

Önce sondan başa doğru gidelim;

SEZER'İN VİLLASI!
Medya mensuplarının birbirlerine veya genelde medyaya karşı saygısız ve 'fazlasıyla olumsuz' tutum takınmaları bana çok rahatsız edici geliyor. Çağdaş toplumlarda, ne olursa olsun, üslubun her türlü iletişimde ve tabii özellikle de iletişim kurumlarında çok önemli olduğuna inanıyorum.

Saygılı bir üslupla devam edelim şimdi; Bazı arkadaşlarımız kendi görüşlerini yazmak yerine, kendilerininkinden farklı fikirleri yermeyi veya suçlamada bulunmayı tercih ediyorlar.

Geçenlerde Cumhurbaşkanı'nın villasını sorduk, hemen 'yargısız infaz', 'kamuoyu baskısı', 'Cumhurbaşkanı yıpratılmamalı' gibi itirazlar geldi bazı köşe yazarlarından. Onlara diyorum ki; Beyler, herkes kendi fikrini yazsın, başkasına karışmasın. Demokrasilerde görüş açıklamak serbesttir, hele de basın için!

Nitekim Süleyman Demirel'in Korukent'te aldığı daire, Kenan Evren'in Marmaris'te, Bodrum'da aldığı evler hep tartışıldı.

A. Necdet Sezer'in durumunda da; elbette biriktirmiş olabilir, miras kalmış olabilir, o zaman kimse bir şey diyemez. Ama 'yolsuzluk'lara şiddetle karşı çıktığını söyleyen, yargıdaki olayları bile etkileyecek konuşmalar yapan, üst düzey bürokratlara soruşturma açtırmak isteyen bir üst düzey devlet memurundan da açıklama istenmesinden doğal bir şey olamaz. Yüzme havuzlu, 4 katlı villanın en az 500 milyar olduğu söyleniyor.

Bu durumda "Cumhurbaşkanı'na sorulmamalı" gibi bir gazetecilik anlayışını benim anlamam mümkün değildir.

"Adalet" ve "kamuoyu baskısı"nın sadece onun istediği kişilere işlemesi midir doğru bulunan?

Erdal İnönü yalısını vakıf malı olarak göstermesine ve vakfın faaliyetlerine açıklık getirmedi. Ancak lider adaylığından çekilmek zorunda kaldı. Kendisine, babasına, partililerine trilyonlar yediren bakan ve belediye başkanlarına dokunulamıyor. Ama bir-iki rakip gazete ve TV'nin kıskanç, yanlı yayınlarıyla bir medya patronu aleyhine yargı kışkırtılıyor.

Eğer bir "adaletsizlik" arıyorsanız böyle buyurun!

NOT: Bu yazı yazıldıktan sonra Cumhurbaşkanı açıklama yaptı ve villayı kendi birikimi ile aldığını söyledi. Pek yüzeysel bir açıklama. Erdal İnönü'nküne benziyor daha çok. Zaten asıl soru 'O birikimin nereden geldiği?' Hayır, bizim bildiğimiz hakimler hep parasızlıktan şikayet eder de... Ayrıca... Benim annem ve babam da 1. derecenin en son kademesinden emekli oldular. Onlar böyle çifter çifter villalar alamadılar, yani misal..!

ANLIYORSUN DEĞİL Mİ?
"Zaman geçmiyor sanki

Saatler durmuş bugün

Sonsuz yalnızlığımda

Yalnız sen varsın bugün.."

Sevgili Barış Manço.. Onun şarkılarını 50-100 yıl sonra dinleyen kuşaklar da bizim kadar zevkli olacaklar şüphesiz.

Teoman'a kocaman bir bravo benden. Barış'ın "Anlıyorsun değil mi?" şarkısını yeni CD'si "Gönülçelen"de o kadar güzel söylemiş ki. Hayatta olsa o da beğenirdi diye düşündüm. Aslında CD'nin tamamı çok güzel. Sesini ve tarzını zaten çok beğeniyorum ama Teoman'da beni asıl etkileyen, sansasyonlar yerine sadece sanatıyla öne çıkmayı tercih etmesi. Disiplini, çalışkanlığı. Medyatik olmaya çalışmıyor. 'Küçük dağları ben yarattım' der gibi göz süzmüyor. Kendini toplumdan soyutlamıyor.

Ve inanılmaz bir hayran kitlesi var... Başarısının sürekli olacağına inanıyorum.

Bu arada Barış Manço Vakfı, sanat, medya ve iş aleminin etkin isimlerinden oluşan üyeler tarafından şu günlerde kuruluyor. Vakfın merkezi Manço'nun Moda'daki evi, ilk amacı ise müzik konusunda yetenekli gençlere eğitim verecek bir "Pop Müzik Akademisi" olacak.

GENÇ SEVGİLİ!
Benim gibi sizin de dikkatinizi çekmiş, telefonlar geldi. Haklısınız da, ilginç bir gelişme bu...

Son zamanlarda yeni bir moda çıktı basında. Bir sağlık haberi mi veriliyor, yanındaki başlık şöyle: "Genç sevgili buna iyi gelir"... Tabii anında bunu gören erkek okurların aklına bu mesajın kendilerine verildiği geliyor.

Son haber "genç sevgilinin kalbe iyi geleceği" şeklindeydi. Şimdi düşünelim... Doktor kalbe nelerin iyi geleceğini gazeteciye anlatıyor, anlatıyor ve ekliyor;

"Maydanozun yanında genç sevgili de iyi gelir..." Olacak şey mi yani?

Kadın okurlarımız soruyorlar;

"Bu tavsiyeler sadece erkeklere mi yapılıyor" diye. Şimdi burada çözüm şu; bundan sonra doktorlarımız bizahmet, okurlarımızın bu son sorusunu da cevaplayıversinler. Veya bu tür abuk tavsiyeleri kendilerine saklasınlar. Malum, bu ülkenin insanları ne duyarlarsa hemen etkilenir ve inanıverirler de!

BU YIL DA SULTAN!
Türkan Şoray 2002 yılında da 'Sultan'lığı kimseye kaptırmadı. Böyle başarıya şapka çıkarılır. "İkinci Bahar" dizisinden hemen sonra başladığı "Tatlı Hayat"ın tamamen farklı "sitcom" tarzına uymakta ilk haftalarda biraz zorlandı gibi görünse de (özellikle bu tarza alışık Haluk Bilginer'in yanında) hemen adapte oldu ve şu anda müthiş sevimli bir tip yaratıyor.

Dizi tümüyle çok hoş. Bilginer beklendiği gibi çok başarılı. Emre Altuğ'un da müzisyenlikten sonra dizi oyunculuğunda da iyi olduğu gözden kaçmıyor. Son derece doğal, abartısız bir oyunu var.

Şoray yine "Sultan" dedik, bir sonraki kuşakta 'ekol' olabilen, taklit edilen tek isim Hülya Avşar. Onun şansı da yetenek ve güzelliğin yanında sıkı bir zekaya sahip olması. (Bu arada annesine büyük geçmiş olsun!)

Şener Şen'in Pamukbank reklamındaki oyununu söylemeden geçemeyeceğim. Ne olağanüstü bir sanatçı olduğunu bir-iki dakikada gösteriyor. Tebrikler Sayın Şen, tebrikler!

İDOB' CANLANIYOR!
İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin "dekor yıkan" eski müdürü Sedat Öztoprak kısa süre önce görevden alınmış ve yerine uluslararası başarıya sahip bir opera sanatçısı Mesut İktu getirilmiş.. Doğru karar!. Sanatçılar boş salonlara oynamaktan bıkmışlardı.

İDOB, 9 Ocak 2002'de Samson Dalila ile yeni döneme başlıyor ve arkadan müzikaller geliyor. İlk müzikal, 1960'da Türkiye'de ilk kez Cüneyt Gökçer tarafından sahnelenen 'Kiss me Kate'... 9 Ocak' ı sabırsızlıkla bekliyorum.

Hepinize iyi Pazar'lar. Yarın görüşmek üzere!

Ruhat MENGİ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır