kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bir yeni yıl mucizesiydi ve adı: Masal'dı

Soğuktu. Çok soğuktu. Bizim Türkiye'de bildiğimiz bütün soğuklardan çok daha soğuktu. Orası Finlandiya'ydı ve Norveç'ten bile daha soğuktu. Daha fenası, çok ama çok karanlıktı. Yazı Sahra Çölü'nde geçirdikten sonra sırt çantamdaki yazlık giysilerim ve cebimde 100 dolarla Finlandiya'ya gitmiştim ve aşıktım. Fakat yaşam bir zamanlama hatası yapmış, her şey Arap saçına dönmüş, işsiz ve yalnız kalmıştım. Bunlar olurdu, bunları atlatırdım ama Kuzey Kutbu'nun buzdan yapılmış, umutsuzluk renginde kapkaranlık gündüzleri iflahımı kesiyordu.

O günlerde bir Fin gazetesinde ilk şiir kitabının ilanıyla dikkatimi çeken genç bir Finli şaire telefon ettim. 'Maria Magdalena Artık Utanmayacak' adlı şiir kitabının yazarı beni hemen o akşam evine yemeğe davet etti. Adı Satu idi ve Fince'de masal anlamına geliyordu. O da benim gibi edebiyatçı bir bilim insanıydı, bir ay sonra ben de onunla aynı teknik üniversitede ama farklı bölümde araştırmacı olarak çalışıyordum. (O elektrik, ben çevre mühendisliğinde.)

Derken sonbahar bitti, kış geldi, kış geldi, kış geldi ama kış bir türlü ilerlemiyor, bitmiyordu. Kış mayıs sonuna kadar da bitmeyecekti. Ama Finliler bunun önlemini almışlar, aralık ayını, her birini ayrı ayrı önemsedikleri yüzlerce küçük Noel partisiyle şenlendiriyorlardı. Bir yabancının önce şaka sandığı bu bitmez tükenmez Noel partileri o karanlık gündüzlere karşı bir direniş biçimiydi. Her gece verilen Küçük Noel (pikko joulu) partilerine davetli olarak durumu kurtarmıştım ama onların büyük bayram olarak kutladığı Noel yaklaştığında canım sıkılmaya başlamıştı. Çünkü arkadaşlarım ailelerinin yanına gitmişti, sevgilim Afrika'daydı, ailem Ankara'daydı ve beş param yoktu. Oturma ve çalışma iznimle ilgili bir sorun yüzünden araştırmacı olarak çalıştığım üniversite bana para ödeyemiyordu. Küçük daktilomda edebiyat dergilerine pullu postayla yolladığım hikayeler yazıyor, arkadaşlardan aldığım borçlarla patates yiyerek yaşıyordum (dikkat: o zamanlar ne bilgisayar, ne e-posta var henüz, çünkü karşınızda yıllardan 1986...) Şimdi böyle gırgır yazdığıma bakmayın, gerçekten çok zor zamanlardı (anne sen okuma bu yazımı!) ve dünyanın bütün huzursuz-gezgin ruhları bu arayış yolculuğunu tanırlar.

Noel sabahı Satu beni aradı ve kızlarıyla yaşadığı (donmuş) göl kenarındaki evine, çok mütevazı Noel yemeğine davet etti. Onun da durumu bozuktu. İki kızıyla yaşam mücadelesi veriyordu. Ama iyi dosttu ve iyi dostlar halden anlar. O günü dünya nüfusunun yüzde 99'una delilik gibi görünecek geleceğe dair hayallerimiz, yaratıcı baharatlarımız, evrensel ideallerimiz, gençlik enerjimiz ve edebiyat düşlerimizle süsleyerek pişirdiğimiz onlarca farklı patates yemeğini hazırlayarak geçirdik. Ama ne kadar neşeli ve umutlu davransak da mahsunduk işte! Mahsunduk; herkesin sevdikleriyle beraber olduğu bir gecede ne paramız, ne de sevgililerimiz vardı. Mahsunduk işte. Tam o sırada kapı çalındı ve elinde kocaman bir sepetle bir postacı geldi. Satu'nun yayıncısı ilk ve tek kitabı yayımlanmış genç şairine (ve bütün öbür yazarlarına da) Noel sepeti yollamıştı. Sepeti alıp, içinden çıkan şahane yiyecekleri ve kaliteli içecekleri açarken attığımız sevinçli çığlıklar hala kulağımdadır. Duyuyor musunuz?

Küçük bir mucize gerçekleşmişti. Sabaha kadar uyumamış, yemiş içmiş, iki edebiyat tutkunu bilim kadını o gece insanlık, bilim, edebiyat ve kadınlık adına bir zafer kazandığımıza inanmıştık. Dünya yavaş yavaş olsa da değişiyordu ve bizler; bir Türk ve bir Finli kadın, dünyanın ve ülkelerimizin geleceğinde yerlerimizi alacağımıza dair konuşmuştuk. Küçük mucizeler ve küçük dönüşümlerin önemine inanan gencecik kadınlardık. O zaman, o kış, orada, Finlandiya'da...

Dün İstanbul'da Finlandiya Çevre Bakanı'nın yolladığı yeni yıl tebriğini aldım. Onun, sevgili dostum Satu Hassi'nin tebriğini. Satu Hassi. O şimdi Finlandiya'nın Çevre Bakanı. Onunla gurur duyuyorum, tıpkı onun da şimdi benimle gurur duyduğu gibi.

Soğuktur, yine çok soğuktur ve karanlıktır orası ama inanılarak kurulmuş düşler buzlar arasında ölmezler.

Aralık 2001'de tümü yanyana gelen Hannukah, Ramazan Bayramı, Noel ve yeni yılınızı kutluyorum. Hepimize kutlu olsun, umut ve iyilik getirsin! Ve Sevgili Satu Hassi: HyvŠŠ Joulua ja Onnelista Uutta Vuotta!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır