kapat
30.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Yarın akşam n'apıyosun?

- Sana ne!!!
Diye avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor, her sorana...

Ama kibar olmaya çalışıyorum ve:

Vallahi hiçbir şey yapmayacağım..

Evimde oturup her akşam ne yapıyorsam yine aynısını yapacağım...

Saat kaç olursa olsun, yani 12'yi falan beklemeden, 'Uyku geldi bedene, ne mutlu kalkıp gidene' deyip devrilip uyuyacağım...

Karşımdakinin hemen yüz ifadesi değişiyor, ben böyle söyleyince... İlk sorudaki merak ifadesi yerini, yarı acıma, yarı hüzün yüklü bir görüntüye bırakıyor...

Ve hemen ardından şuna benzer cümleler geliyor:

- Bak canım, biz arkadaşlarla bilmem kimin ev partisine gideceğiz, istersen bizimle gelebilirsin? Ya da...

- Cehennemin dibindeki otelde yer ayırttık.

Fiyatlar da uygun...

Hadi tatlım sen de bizimle gel, hı?

Anladınız herhalde... Acıyorlar bana...

Yılbaşı akşamını yalnız ve evde geçireceğim için... Bunun benim özel tercihim olduğunu anlamadan...

Sokaklardaki zoraki ve yapay kutlama çığlıklarını, bordo koltuğumun huzuruna yeğleyebileceğimi akılları almadan...

Ve yalnızlığın mutlak güç olduğunu bilmediklerinden...

Diyeceğim odur ki, eğer hala bir programınız yoksa yarın akşamla ilgili, olmak zorunda da değil...

Kendi evinizin huzuru, kendi mutfağınızdan çıkmış peynirli bir salatanın lezzeti, ucuz mucuz, kendi ellerinizle seçtiğiniz kırmızı şarabın kalitesi, kendi radyonuzdan seçtiğiniz müziğin keyfi tam altı yıldızlı...

Çok çok bütün bunları paylaşacak ve tabii sizin kadar tadına varacak bir de uygun adam-kadın varsa, keyfinize değecek bulunmaz...

Ama çok şart da değil hani!

Hepinize kendizi keşfedeceğiniz mutlu bir yıl diliyorum efendim!

Ağzıma biber sürülesi...

Siz orada, ben buradayken neler oldu neler?

Yalnızca pazar günleri sizinle buluşurken, haftanın diğer günleri Yeni Asır'da yazıyorum ya, ondan söz ediyorum...

Hafta başı Yüzüklerin Efendisi'ne gittim ve çıktım...

İkinci yarıyı izleyemedim!

Başım tuttu, içim daraldı, üzerime karabasan çöktü, sıkıldım.

Çünkü ben bu filmi BEĞENMEDİM...

Vay efendim, bunu nasıl söylerdim, ağzıma Tolkien adını nasıl destursuz alırdım, ben ne kör cahil ve haddini bilmez bir kadındım???

Yoksa herkesin beğendiğini, beğenmedim diyerek yalnızca dikkat mi çekmek istiyordum vs...

Filmin ne çocuk ne büyük filmi, ikisinin arası bir yerlerde olduğunu söyleyip, cümlemi, 'yani tıpkı çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde evrimleri fikslenen erkekler gibi' diye bitirince, beni bir ipte sallandırmadıkları kaldı...

Filmi, kitabı, daha doğrusu yarattıkları 'Yüzük Efsanesini' öyle ciddiye almışlar ki, kimse bunun üzerine espri yapamaz, beğenmediğini ifade etmeye ise hiç kalkışamazdı...

Bu ne hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük yahu?

E, ben dedim oldu işte!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır