Sergi açılışında bir Nobel'li
Beyoğlu Suriye Pasajı'ndaki Göreli Konumlar ve Kanaatler sergisinin açılışı, Orhan Pamuk'la renklendi. Pamuk, Masumiyet Müzesi projesi için yeni isimlerle çalışmaya devam ediyor..
Suriye Pasajı'nın enfes manzaralı dördüncü katı hınca hınç doluydu.
Adım atmak kimi zaman imkânsızlaşıyordu ki bu mahşer gibi kalabalığın içinde Orhan Pamuk'u görür gibi oldum. Acaba havasızlıktan ve susuzluktan benzetiyor muyum diye düşünürken, Burak Delier ve Kâmil Şenol'a rastladım. Onlar da, Orhan Pamuk'u gördüklerini söylüyorlardı. Benzetmiş olamazlar mıydı? Canan Şenol kızarak araya girdi: "Bize Alzheimer'lı muamelesi yapma rica ederim"...
Göreli Konumlar ve Kanaatler sergisinin açılışında nihayet tam da Vahit Tuna'nın derme çatma ekranlı ve ses kayıt cihazlı yerleştirmesine bakarken nihayet kendisini gördüm. "Aman Orhan Bey'ciğim, siz sergi açılışlarına gelir miydiniz?" diyerek hemen sorumu soruverdim.
O da beni, "Bu sergiyi yapan arkadaşların bazılarıyla çalışıyorum o yüzden geldim ve çok da iyi yaptığımı düşünüyorum," diyerek yanıtladı.
YENİ KÜRATÖRLERLE DEVAM
Bildiğiniz gibi Orhan Pamuk'un romanı Masumiyet Müzesi'nden yola çıkarak kurduğu Masumiyet Müzesi'ne küratör dayanmıyor. Önce yola Vasıf Kortun'la çıkan Pamuk, onunla anlaşamamış, Adnan Yıldız'da karar kılmış, ne var ki Nobel ödüllü yazarın Yıldız'la da yıldızı barışmamıştı. Şimdi ise, müze için Pamuk başta Vahit Tuna olmak üzere Göreli Konumlar ve Kanaatler sergisinin genç küratörü Önder Özengi ve sanatçı Cevdet Erek'le çalışıyormuş. Açılış boyunca DJ'liğini ressamlığından daha kuvvetli bulduğum Nâzım Dikbaş'la da samimiyeti gözümden kaçmadı Orhan Pamuk'un...
Öğrendiğime göre sanat âleminin tek tabanca Türkçe'den İngilizceye çevirmeni Dikbaş, yakında Pamuk'un kitaplarını İngilizceye çevirecekmiş.
Pamuk sayesinde güncel sanat sahnesi epey hareketlenecek anlaşılan... Sergi açılışına dönecek olursam...
Can Altay'ın ayna ve çeşitli karton teleskoplarla çoğalttığı mekân anlayışını, Tuna'nın derme çatma yerleştirmesini, Merve Şendil'in İzmir'in fanzinlerinden yaptığı arşivini, Pelin Tan'ın çalışma odasını sevdim. Hazavuzu performansını ise ilk kez sevmedim. Gruba dahil olan taytlı ya da en büyük ve yüzü en çok kaplayan gözlüklü müzisyenlerin performansları, 80'ler Türk filmlerinde çılgın gençler eğleniyor iğretiliği ve özentiliği taşıyordu.
Büyük gözlük ya da Pete Doherty şapkası takınca postpunk, Ramones tişörtü giyince Joey Ramone, mor tayt giyince Sylvain Sylvain olunmuyor belki biraz andırılıyor.
Ne yalan söyleyeyim çok çılgın görünüyorlardı... Facebook'ta çılgın tüm görünenler gibi...Ama sadece görünüyorlardı.
Sergi açılışından çıkar çıkmaz kulaklıklarımı kendi müziğimle doldurdum tabii: Sokak Köpekleri'nden Mor Cadı çalmaya başladı: O yalnızdı ve mordu, onu benden başka bilen yoktu, bazen takılırdım rüzgârına, düşürürdü beni tuzaklarına...
Yayın tarihi: 19 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/19//haber,B1D26AACEFE34C05BD36F1C860F560F4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.