Öyle;
1 Mayıs'a daha bir süre var fakat taraflar arasında devam eden zıtlaşma ve giderek gelişen uyumsuzluk beni bu yazıyı yazmaya itti. Üstelik bu pazar günü 10 günlüğüne
Küba'ya gideceğim. Her ne kadar 1 Mayıs kutlamalarına kalamayacaksam da oraya giderken 1 Mayıs hakkında yazı yazmak ve taraflara bu konuda bazı telkinlerde bulunmak bana zorunlu göründü.
1 Mayıs 1977 travması Türkiye travmalar ve tabular toplumu.
1 Mayıs 1977 bunlardan birisi. O kanlı olayları bugünkü nesil hatırlamaz ama şimdiki kuşaklar da ondan arta kalmış tabularla yüzleşmek zorunda. Eminim bugün birçok genç kendisine ve çevresine
niye Taksim'in kutlamalara kapalı olduğunu sorup duruyordur. Hemen belirteyim:
o gün orada yapılan kutlamalarda bugünkü The Marmara otelinin çatısından katılımcıların üzerine ateş açılmış, çıkan arbedede onlarca insan hayatını kaybetmişti. Sonradan kesin olarak anlaşıldı ki olayları çıkaranlar o zamanlar söylendiği gibi "kızıllar" değildi. Bugün kontrgerilla veya derin devlet denen Soğuk Savaş yıllarının "efendileri" o çatışmayı yaratmış ve onca kan dökülmesine yol açmıştı. Geçenlerde bir toplantıda karşılaştığım
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah Taksim'in otuz yıldır gösterilere kapalı olduğunu söylüyordu. Alanın gösteriye açılmasının,
başkanlığını Vali'nin yaptığı bir Emniyet Komisyonu kararına bağlı olduğunu belirtti Cerrah. O Komisyon otuz yıldır Taksim'i kapalı tutuyor. Buna mukabil
DİSK, "Taksim'i istiyoruz" diyerek oraya yürüyor. Bu yıl da yürüyeceğini belirtiyor.
Meydanlar ve gösteriler Cerrah'a verdiğim yanıtı burada da belirteyim.
Birincisi, dünyanın her yerinde belli meydanlar belli kutlamalar içindir. Paris'te Republique veya Bastille, Londra'da Trafalgar Square, New York'ta Union Square. İstanbul'da da Taksim sadece 1 Mayıs gösterilerine açılabilir. Cerrah, buna karşılık, varoşlarda duvarlara
"1 Mayıs 1977'nin hesabını soracağız" diye yazıldığını ve Taksim açılırsa bu kitlelerin ne yapacağını tahmin ettiklerini söyledi. Ben de hoca olduğumu ve bir kere denemekten zarar gelmeyeceğini belirttim.
İkincisi,
Cerrah ve "devlet" DİSK'in hareket tarzını yasalara aykırı buluyor. İtiraf edeyim ki, ben de. Eğer yasal olarak gösteri izni verilmemişken DİSK alana girmek hamlesini yaparsa, geçen yıl da yazmıştım, bu yanlıştır.
Ne var ki, bu yanlışı bahane ederek Taksim'in 1 Mayıs kutlamasına kapatılmasını izah edecek hiçbir gerekçe artık kalmamıştır. Buna Cerrah'ın çekinceleri de dahildir. Üstelik 1 Mayıs'ın bayram ilan edildiği bir dönem ve noktada bu inat ve ısrar hiçbir anlam taşımaz. Özgürlük Türkiye'nin hakkı Şimdi başladığım yere döneyim.
Türkiye'nin tabulardan kurtulması şart. Yavaş yavaş ve parça parça da olsa bu yaşanıyor.
Türkiye daha özgür bir ülke oluyor .
Bunu bazı gerekçelerle engellemek bir anlam taşımaz, hele bugünden sonra hiç. Ayrıca 1 Mayıs'ta Taksim'in gösteriye açılması Türkiye'de ortak vicdanın talebidir. O alanda yeniden yaşanırsa 1 Mayıs, bu devletin, üstündeki töhmetten kısmen (ama ancak kısmen) kurtulması anlamına gelir. 1 Mayıs'ı kana gizli güçler bulamıştı. Şimdi devlet o alanı iade ederek o kanı kimin akıttığını kısmen açıklayacak ve ona karşı tepkisini gösterecek, yeni bir dönemin başladığını ifade edecektir.Türkiye buna layık değil mi?
Not: Değerli okurlar, iki yıldır aralıksız yazıyorum. Yukarıda belirttiğim nedenle ve Küba'da internet erişim olanaklarını bilemediğimden, 1 Mayıs'a kadar izninizi istirham ediyorum. Dönünce görüşmek umuduyla iyilikler dilerim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 17 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/17//haber,AF66665D764E4551ACEF47247A623748.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.