Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ 'un dün yaptığı konuşma oldukça geniş ve kapsamlıydı, o ölçüde de tartışılacak entelektüel birikime sahipti. Neredeyse her bölümde ayrıca ele alınmayı gerektirecek ölçüde kendi deyişiyle 'akademik' kavramlara değinen, onları kullanan bir konuşmayı bir yazıda değerlendirmek çok zor.
Orgeneral Başbuğ konuşmasında oluşturduğu mantığın kendi talepleri ve doğruları olmaktan çıkıp kavramsalbilimsel bir zemine oturmasına özen göstermiş ki, bu, her birisi ayrı ayrı tartışılan konularda ortak bir zemin yaratmak bakımından önemliydi.
Başbuğ'un konuşmasında
üç temel konu üstünde durdu. Bunlar
sivil-asker ilişkileri, terör ve laiklikti. Hemen belirtmek gerekirse her üç konunun düğüm noktasını
demokrasi oluşturuyordu. Tersinden söylersem, Başbuğ, bu üç konunun da demokrasi bünyesinde ne ifade etmesi gerektiğini sorguluyordu.
Terör ve demokrasi Söyledikleri arasında
terör konusunun son derece yakıcı olduğunu belirtmeye ayrıca gerek yok. Fakat Başbuğ'un konuşmasında terörün anlamını çözümlemeye çalışırken öne çıkardığı çok önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor.
Başbuğ'a göre PKK yıllardır sürdürdüğü mücadeleyi 'etnik mücadele' olarak tanımlayıp kabul ettirme çabasındadır ama bunu başaramamıştır. Bunun ana nedeni
Türkiye'nin etnik bir ayrımcılığa kapalı yapısıdır. Literatürden verdiği örneklerle hem bunu hem de
Türkiye'deki uygulamanın bir
asimilasyon değil bir
entegrasyon olduğunu Genelkurmay Başkanı bir hareket noktası olarak ele aldı.
Gene de asıl vurgusu bunun çok ötesinde ve çok önemli bir noktadaydı. Başbuğ belki de ilk kez
çoğunlukla çoğulculuk kavramalarına yönelerek
21. yüzyılda çoğulculuğu içermeyen demokrasilerin kabul edilemez olduğunu belirtti. Daha da önemlisi çoğunluğun çoğulluğu ezmemesi gerektiğini vurguladı.
Bu gerçekten önemli bir nokta. Bugün
Türkiye'de yaşanan ve bu konuşmada ele alınan diğer konular da gelip
çoğunluk-çoğulluk etkileşimi veya tıkanıklığı üstüne oturuyor. Onların başında da laikliğin geldiğine kuşku yok.
Laiklik ve demokrasi Başbuğ konuşmasında laikliği sadece
din ve devlet işlerinin ayrıştırılması olarak görmediğini öne sürerken son derece haklıydı. Laiklik son kertede
egemenlik sorununun dünyevileştirilmesi, egemenliğin kutsaldan alınıp halka/millete verilmesiydi. Bu tanım laiklikle demokrasi arasındaki bağı gösterdiği gibi laikliğin demokrasiyle olan ilişkisini de ortaya koyuyor. Ayrıca
Weber 'e gönderme yapması ve gerek
'anlayış' kavramından söz etmesi gerekse
'yaşanan din' kavramını gündeme getirmesi
din-toplum-siyaset ilişkisine yeni katkılar getirebilir. Böylece katı ve dogmatik bir yaklaşımın ne dinsel gruplar bakımından ne de laiklik bakımından kabul edilebileceğini netleştirmiş oluyordu.
Askerler ve demokrasi Son kertede ise
asker-sivil ilişkisine değinmek gerekir. Orgeneral Başbuğ'un o noktada da referansları sadece
Huntington, Cohen gibi akademisyenler değil onlardan daha fazla
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası idi.
Başbuğ, askerin siyasal karar alma mekanizması içinde bulunduğunu fakat bu konuda üst iradenin sivil yönetim ve erk olduğunu işaret ediyordu. Bununla birlikte dile getirdiği bir başka husus
Huntington 'a atfen
'objektif kontrol' idi ve Başbuğ bu kavramı askersivil ilişkisini demokratik bir zeminde tutmanın aracı olarak öne sürüyordu.
Başbuğ'un konuşmasının ana hatları bunlardı. Fakat bu kadarı o konuşmanın çok tartışılacak içeriğini belirlemek bakımından yetersizdir. O arada belirteyim ki, konuşmanın belkemiği bütün bunların ötesinde iki kavramda düğümlenmişti. Bunların ilki
Montesquieu 'nun cumhuriyeti
erdem temelinde tanımlayan yaklaşımı diğeri demokrasinin getirdiği
yurttaş kavramının çok yönlülüğü kadar
'sorumluluk' kavramını öne çıkarmasıydı.
Şunu da belirteyim:
Obama 'yla birlikte yeni başlayan dünyanın anlamı, onun daha fazla demokrasi talebiyle biçimlenen hassasiyeti bu konuşmanın doğrudan ABD Başkanı'na yaptığı atıflarda açıkça ortaya çıkıyordu.
Bakalım siyaset bu dönemi ve bu konuşmayı nasıl algılayacak!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Nisan 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/15//haber,A8D9982459A24741B308C76A21378519.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.