Bir yazar olarak, çok az yazıya imrendim hayatımda.. Çok az yazıya "Keşke ben yazsaydım" dedim.. Ertuğrul Özkök'ün 15 Nisan Hürriyet'teki "Bu fotoğraf kalır" başlığı ile birinci sayfanın tepesinden anons edilen yazısı bunlardan biri..
O yazı da kalır Ertuğrul, o yazı da kalır.. Hem içeriği, hem anlamı, hem de üslubu ile kalır geleceğin siyasal, toplumsal ve edebiyat yazıları arasında kalır.. Yani duygularla gerçek bu kadar mı özümsenir, o gün olayları sabahtan akşama benim gibi canlı yayında izleyen milyonların duygularına bu kadar mı güzel tercüman olunur..
Türkan Saylan olayı, bardağın taşmasından önceki son damla gibi geldi bana.. Ne demek mi istiyorum..
Ergenekon olduğu iddia edilen fena halde sulandırılmış ve her yeni dalga ile biraz daha su oranı arttırılan ve gerçek sebebi nerdeyse unutulur olan davada toplananlar genelde ikiye ayrılıyor..
Bir darbeciler.. 1 numaradan başlayarak (Ama 1 numara kim hâlâ belli değil, ortada yok) hükümeti devirmek, yönetime el koymak ve rejimi değiştirmek isteyenler. Bunlar genelde asker. Hemen hepsi emekli.
İki.. Darbeciler için zemin hazırlayıcılar. Bunlar siviller.. Sivil toplum örgütü liderleri, üniversite yöneticileri, toplumu etkileme gücü olan liderler ve gazeteciler..
Olaya bakınca esas iş ikinci guruptakiler.. Orduların başında iken darbe yapamayan emeklilerin güç kazanması, ancak 12 Eylül öncesi günlerine dönülmesi ve halkın sokaklara dökülmesiyle mümkün.. Her gece ekranlarda, Filipinler'de, Tayland'da, Endonezya, Malezya'da izlediğimiz halk, kolluk kuvvetleri çatışmalarının özellikle büyük şehir caddelerinde günlük olay haline gelmesi..
Şimdi şeytanın avukatlığını yapalım ve bir komplo teorisi kuralım..
Eğer bir darbe hazırlığı içinde, gerçekten başarı şansı olan bir gurup varsa, bu guruba en iyi hizmet edenler, yani ikinci gurupta gerçekten etkili olanlar henüz toplanmadı..
Darbecilerin ekmeğine yağ süren ve onları durmadan sevinçten oynatan şey, Ergenekon adı verilen sözüm ona örgütün giderek daha da sululaşan davasının yeni dalgaları..
Şüpheli darbecilere en iyi hizmet edenler, halkı, sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri sokağa dökecek olanlar, Ergenekon adı verilen, artık ne olduğu gerçekten çok çok arka planda kalan ve
Türkiye'yi, insanlarının "Kim niye toplandı" sorusundan çok "Şimdi sıra kimde"yi tartıştığı bir korku ve dehşet ülkesi haline getirenler..
Yani Ergenekon adı verilen iddianın savcıları..
Yarın mesela bir üst düzey Savcı, Zekeriya Öz'ün evini "Ergenekoncu" diye basabilir. Özel bilgisayarının bütün hard disklerine el koyabilir ve tutuklatabilir..
Türkan Saylan'ın evinin önünde o sabah polisten yarım saat sonra toplananlar ve bütün gün ekranlarda görüşlerini dile getiren bu ülkenin aydınları, bu ülkenin en sevilen insanları bardağın taşmak üzere olduğunu biraz anlayışlı gözlere soktular.
Türkan Saylan, bir yandan Atatürk ve onun Cumhuriyetinin düşmanları, bir yandan da ölümle yaptığı savaşla biliniyor. Çağdaş eğitime katkılarından ve okuttuğu binlerce kız öğrenci yüzünden de taparcasına seviliyor.. Allah göstermesin.. Allah gecinden versin.. Bir şeyi düşünmesini isterim, Sevgili Dostum, arkadaşım Adalet Bakanı M. Ali Şahin'in..
O aramalar yapılırken, yani o baskın sırasında üzüntü, heyecan, öfke ve kriz yüzünden Saylan'ı kaybetseydik, bugün
Türkiye nerdeydi?..
Sokaklara dökülmüş yüz binleri; yarın cenazesinde toplanacak milyonları kiminle, nasıl kontrol edecektiniz?..
Sevgili Şahin anayasal konuşuyor.. "Yargı erkine müdahalem mümkün değil.."
Kitapta öyle yazdığından değil, samimi inancının o olduğunu biliyorum.
Ama yasalarda yapılan değişikliklerle özellikle alt düzeydeki yargıç ve savcı atamalarını yapan kurulda siyasal iktidarın gücü arttı. Özellikle alt kademede yargı bağımsızlığından artık eskisi gibi söz etmek mümkün değil.. Böyle olduğu için siz "Anayasamızın en şaşmaz maddesi 'Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes suçsuzdur' Bunu bilelim" derken, partinizin Genel Başkan Vekili Nihat Ergün sıcağı sıcağına ekranlara çıkıp "Mahkeme karar verene kadar kimseye suçlu veya suçsuz diyemeyiz" diyerek, sizin tam aksiniz konuşuyor.
Ne demek "Mahkeme karar verene kadar kimseye suçsuz diyemeyiz" Sayın Şahin.. Anayasa ihlali değil mi?.
Milli Eğitim Bakanınız Hüseyin Çelik güya demokrat görünüyor ama o da alenen suçluyor.. Sanki davanın savcısı.. "Onlar 'Baba beni okula gönder' dedikleri, ya da genç kızlar okusun diye burs verdikleri, çok iyi organ nakli yaptıkları için soruşturulmuyorlar. Bu eğitimcilerin arasında aleni darbe çağrısı yapan bu işin başında olanları, bir numarayı arayarak 'Emrinizdeyim' diyen insanlar var.."
Bir numara kim, bilen yok. Sayın
Çelik nerden biliyor. Devletin sırları arasında olması gereken bu bilgiler, bakan bile olsa, ulaşmaması gereken bir kişiye nasıl sızıyor ve sızdırılıyor, bunlar sizi Adalet Bakanı olarak ilgilendirmiyor mu?.
Bu sözler yargıya müdahale, bu sözler yargıyı etkileme, bu sözler yargısız hüküm, yargısız infaz değil mi, hem de bir bakan tarafından, Sevgili Şahin..
O zaman bir kısım medyanın, Atatürk ve onun Cumhuriyetinin düşmanı bir kısım köşe yazarının fırsat bu fırsat deyip, hem de ne ipe sapa gelmez insanların, ya da paçayı kurtarma çabası içinde on taraflı oynayan ve de korkudan ve utançtan bu ülkeye gelemeyen, kaldıkları yerde
Türkiye düşmanları tarafından beslenen iğrençlerin, hem de ne işkenceler içinde salladıkları üzerine, Allahın günü yeni suçlular ilan etmeleri, yeni yargısız infaza girişmeleri, bu ülkenin Adalet Bakanı olarak sizi niçin rahatsız etmez?.
Böyle durumlarda bile eli kolu bağlı oturacaksanız, o zaman söyler misiniz, bu ülkede bir Adalet Bakanına niçin ihtiyaç var?. Adalet Bakanı ne yapar?.
Bu soruları belki Başbakana sormam lazımdı aslında.. Ama o daha işin başında "Ben bu davanın savcısıyım" diyerek yerini ve tarafını belli etti. Türkan Saylan olayında bu satırları yazdığım ana kadar tek kelime söyleme gereği duymadı. Ona diyecek lafım yok..
Ama sizi yakından tanıyorum. Dostum ve arkadaşımsınız.. Düşüncelerinizi de bildiğimi sanıyorum..
O zaman sizden, daha etkin olmanızı bekliyorum.. Eyyam ve günü kurtaran sözler değil!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
O yazı da kalır Ertuğrul!..
Yayın tarihi: 17 Nisan 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/17//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.