Sabahları en erken uyananların
"Yeni Dünya Düzeni" kurdukları dönemleri yaşıyoruz.
"Modernite zamanın hızlanmasıdır" derler ya...
Eskiden
"Çağ" denilen zaman süreleri binlerce yıl sürerdi.
Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Tunç Devri, v.b.
Sonra bu devirler İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ oldu.
Arkasından Endüstri-sonrası Çağı, Nükleer Çağ, Bilişim Çağı falan gelip geçmeye başladılar.
Bu arada kendini güçlü hisseden herkes de
"Yeni Dünya Düzeni" kurduğunu söyler oldu.
Dış politikada gerçekçiliğin simgesi olan İsmet İnönü bile, ABD Başkanı Johnson'un
"Kıbrıs yüzünden Sovyetler'le savaş durumuna girerseniz sizi ben bile kurtaramam" içerikli
Türkiye'yi tehdit eden mektubunu alınca
"Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini alır" dememiş miydi 1964'te?
Noriega benzeri Yeni Dünya Düzeni kurucularını hesaba almazsanız son dönemlerde bu işi en fazla Amerikan başkanları yapıyor.
Daha kötüsü, yeni dünya düzeni kurduklarına inanıyorlar da...
Örneğin
"Baba Bush " Sovyetler yıkılınca Amerika'nın tek süper güç olacağı
"Yeni Dünya Düzeni" nin başladığını ilan etmiş ve buna
"Oğul Bush" da inanmıştı.
Obama'nın düzeni Bu şekilde ne Birleşmiş Milletler, ne de ABD-Avrupa İttifakı kaldı ortada
"Uniletaralizm" denilen ve Amerika'yı tek tabanca olarak gören anlayış, bu koca ülkeyi Irak serüvenine sürükledi.
Şimdi Obama da kendince
"Yeni Dünya Düzeni" kuruyor.
Geçen hafta Avrupa ziyaretinde eline her mikrofonu aldığında
"Buraya ders vermeye değil dinlemeye geldim" diyerek, yeni düzenin eskisinden farklı olacağını vurgulamaya çalıştı.
G-20 Zirvesi'nde ekonomik krizin aşılması için, Amerika dahil tüm dünya hükümetlerinin ve merkez bankalarının benimseyecekleri finans ve hukuk projesi açıklandı.
Arkasından da
NATO Zirvesi'nde
"Patron" olarak değil işbirliğine inanan bir üye kimliği içinde konuştu.
Ama
"40 yıllık Kani olur mu Yani" misali, yine de Avrupalılara öğüt vermeyi denedi ve Prag'da AB üyesi 27 ülkenin liderleri ile gerçekleştirilen öğle yemeği toplantısında,
Türkiye'nin AB üyesi haline gelmesinin İslam dünyasına önemli bir mesaj olacağını söyledi.
Eski hamam Ama bu yeni dünya düzeninde de eski aktörler eski oyunlarını oynamaktaydılar.
Nitekim Obama'nın
"Türkiye'yi AB'ye alın" çağrısına karşı cevaplar hemen geliverdi. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Fransız TF1 televizyonuna yaptığı açıklamada
Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu yinelerken,
"Obama ile dirsek dirseğe çalışıyoruz ama bu konuda kararı AB verebilir" dedi. Sarkozy'den sonra da
Almanya Başbakanı Merkel de
"Hiçbir şey kararlaştırılmış değil. İmtiyazlı ortaklık da bir seçenektir" açıklaması yaptı.
Hatırlarsınız...
Eski Başkan Clinton da 1999 (15 Kasım) ziyaretindeki TBMM konuşmasında
Türkiye'nin öneminden ve misyonundan söz etmiş ve şöyle demişti:
- ABD, Avrupa Topluluğunun bir üyesi değildir; fakat ben devamlı, Avrupa'nın bütünleşmesinin daha hızlı ve daha ileri gitmesini destekledim ve bu, Türkiye'yi de kapsar. Amma da yol gitmişiz Bu konuşmadan sonra da dönemin Başbakanı Ecevit'in davetli olarak katıldığı 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde,
Türkiye oybirliği ile AB'ye aday ülke olarak kabul ve ilan edilmişti.
Şimdiki Yeni Dünya Düzeni'nde de bu defa Obama Clinton'ın yaptıklarını tekrarlıyor.
Tek fark
Türkiye'nin AB'ye
"aday ülke" değil
"üye adayı ülke" olması bugün.
Bunca yeni dünya düzeni kurulup yıkılırken amma da yol gitmişiz.
Herhalde bu yol bir arpa boyundan daha uzundur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 7 Nisan 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/07//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.