Medeniyetler İttifakı,
Türkiye'nin iddia alanlarından biri. Üstelik bu iddia,
Türkiye'nin elini güçlendiriyor.
Bir başka iddiamız, küresel kriz ortamındaki "
göreceli az hasar " gören ekonomimiz.
Dünyanın 17'nci büyük ekonomisi tanımından kaynaklanan gücümüzün, kriz sonrasında katlanarak artacağı umudumuz var. Fakat temel bir sorun, bu gücün "
sürdürülebilirliği " noktasında karşımıza çıkıyor.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (
TİSK ) Araştırma Servisi'nin yaptığı bir inceleme var;
Dünyanın 17'nci büyük ekonomisiyiz ama ileri teknoloji ürünleri ihracatında 52'nci sıradayız. Aradaki bu makas, ihracatın "
giderek daha az kazandıran ürünlere doğru gelişeceği " tehdidini ifade ediyor.
Şöyle ki; kaba bir benzetme ile, elin oğlu 1 kilo mal ihraç ederek
100- 1000 $ arasında para kazanırken bizim 1 kiloluk ihracatımızdan gelen para,
1-10 $ arasında.
Bu durum, şüphesiz kabul edilemez. İleri teknoloji ürünleri ihracatındaki bu yetersizliğimiz, "
dünyanın hamalı " olma yönünde bir gidişatın da habercisi. Neticede küresel rekabette var olmanın en önemli parametrelerinden biri,
nitelikli mal ve hizmet ihracatıdır.
Kaldı ki bu parametre, kalkınmanın ölçütlerinden birini oluşturuyor ve biz bu alanda gerçekten nal toplamaktayız.
Global Hasıla'nın
yüzde 1 'ini üreten
Türkiye, dünya ileri teknoloji ihracatının ancak
on binde 2 'sini sağlayabiliyor. Ürettiğinin niteliği ile hacmi arasında
50 kat fark oluşan yapısıyla büyük
ekonomi kalmak, nasıl mümkün olacak? Çin'in
yüzde 17 oranındaki ileri teknoloji ihracatındaki payı, nüfusu, ölçeği ile açıklanabilir belki. Fakat
Türkiye'yi hangi açıdan değerlendirsek dahi, bu durumu izah etmek mümkün değildir.
Çin'in
218 milyar € tutarındaki ileri teknoloji ihracat liderliğini,
216 milyar € ile
ABD izliyor. 27 ülkeden oluşan
AB 'nin toplam ileri teknoloji ihracatı,
193 milyar euro; seviyesinde kalmış.
Türkiye'nin ileri teknoloji ürün ihracat toplamını da yazalım: Yalnızca 359 milyon €.
Eğer elinizde bu durumu değiştirmeye yönelik bir plan veya yol haritası varsa,
Türkiye'nin bu
on binde 2'lik payını, fazla da önemsemeyebilirsiniz. Neticede yola çıkmaya niyetlendiniz ve bir yerden başlamak gerekiyordu. Fakat sorun, ihracatımızın cirosuna odaklanmış beyinlerimizdeki "
anlayış çıkmazı "dır.
Ciroya madalya veren bu anlayışımızı, "
katma değeri ödüllendiren " yapıya çevirmek gerekiyor. Kazandırmayan ihracat, bir süre sonra sizin emeğiniz, sermayeniz ve hammaddelerinizle yarattığınız değeri,
yabancıya hediye etme noktasına taşınır.
Hele ki buna bir de dış pazarlarda bizim yerli firmaların birbirinin müşterisini kapma yarışına dönüşen "
fiyat kırma " felaketi de eklenince, 17'nci büyük
ekonomi olarak kalmanın sürdürülebilir olamayacağını görürüz.
Eylül'den beri şu
küresel krizin, yığınca
yerel fırsatlar içerdiğini yazıp duruyorum.
Beklenti, kriz yüzünden zaten daralan pazarlar karşısında ihracatçımızın ve onun ardındaki sanayicimizin, katma değeri daha yüksek mal ve hizmetlere yoğunlaşacağıdır.
Bu yoğunlaşma sayesinde ileri teknoloji ürünleri çoğalacak, buluşçuluk, yaratıcılık "
mecburen, mecburiyetten " halini alacak diye bekliyorum. Fakat gördüğüm,
dört çarpı dört lüks araçların arttığıdır.
İşsizlerin arttığıdır.
Kapanan işyerlerinin arttığıdır.
Dünya Rekabet Gücü sıralamasında giderek gerilere düşmemiz yetmezmiş gibi
ileri teknoloji ihracatımızın, gelişme şöyle dursun her yıl ortalama
yüzde 20.6 oranında azaldığıdır. Son 20 yılı, bilişim özelinde ama ileri teknoloji genelinde,
Türkiye'nin taşıdığı fırsatları tartışarak geçirdik. Elimizde
stratejik planlar var.
Uygulama projeleri var. Bilgi Toplumu'na giden yolda daha rekabetçi
Türkiye için
yol haritaları var. Ama bütün bunlar, ileri teknoloji ürünlerinin toplam içinde payını ancak
yüzde 1.4 yapabilmiş ve bu halimizle
Makedonya ile aynı düzeydeyiz. Bu çalışmayı iyi okumak gerekiyor. Zira Çin'in artık "
ucuz ve kalitesiz " mal üreticisi olmaktan çıkmaya başladığını gösteriyor.
30 yıl önce aynı aşağılamayı "
Japon malı tapon malı " diye Japonya için yapıyorduk.
Sonradan gelen boynuzların hepsi kulağı geçti . İleri teknolojinin büyük ekonominin gereği olduğunu sağır sultan bile duydu ama bizim o boynuzlar tarafından geçilen kulağımız henüz bunu duyamadı.
Nereden mi başlamak lâzım? Bin kez söyledik yine söyleyelim:
Neyi beslersen onu büyütürsün .
Bilim ile sanayiyi buluşturduğumda,
icat çıkaranla dalga geçmeye son verdiğimizde,
eski köye yeni adet getirenleri aşağılamadığımızda, "
bir yerden başladık " sayacağım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 7 Nisan 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/07//oguz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.