Seçim haftasına girdiğimiz şu günlerde üstünde durulan konu daha çok
iktidar partisinin ne yapacağı. Herkes AKP'nin bu seçimlerde alacağı oy yüzdesiyle ilgili. Bunu doğal karşılamak hatta kaçınılmaz görmek gerek. Fakat sadece bu konuyla ilgilenmeyi geniş ölçüde sorunlu buluyorum. Nedeni neredeyse kimsenin
muhalefeti söz konusu etmemesi, muhalefeti irdelememesi. Bu da insanların dikkatinden ziyade
muhalefet partilerinin yapısıyla, ürettiği politikalarla ilgili bir durum. O nedenle biraz bu sorunu açmak istiyorum.
İktidar muhalefet terazisi Bir ülkede iktidar partisinin bir seçim döneminden diğerine güçlenmesi veya yıpranması doğaldır. Ayrıca
politika bir iktidarın güçlenmesiyle değil yıpranmasıyla ilgilidir. Çünkü politika insanların
gündelik hayatını ürettiği ve
seçenek aradığı bir alandır. Bir parti gelir yapabileceğini yapar, değişen koşullara uyum gösterdiği ve cevap bulduğu oranda kalıcı olur ama bir süre sonra aşılır.
Siyasetin sağlıklı işlediği ülkelerde yani tabanla bütünleştiği, toplumun kendisini örgütlediği ve örgütlenmesini siyasetle iç içe geçirdiği toplumlarda bu en demokratik durumdur. İki nedenden ötürü: birincisi, toplum siyasal boşluğa düşmemektedir; iki, iktidar her rejimde vardır, sadece demokrasilerde muhalefet iktidarla usulü dairesinde yer değiştirebilmektedir. Bu bakımdan muhalefet mana olarak iktidardan daha önemlidir. Yerleşik demokrasilerde muhalefet partilerinin performansı bu yüzden önemsenir, söylediklerine ayrı bir önem atfedilir. Kaldı ki, iktidar, bir kural olarak yozlaşmaya, çözülmeye, kendi içine kapanmaya açıktır. Muhalefet bu konuda da ön alır ve iktidar yozlaşması denen bu gerçeğin önüne geçecek en yerleşik güç niteliğini içinde taşır.
Siyaset dilsizliği popülizm ve muhalefet Türkiye'ye bakınca durum biraz vahamet gösteriyor. Son dönemde iktidarda olan AKP yapacağını yapıyor, doğru veya yanlış. Halk nezdinde de yankısını bulacak çabaları; ya oyunu yükseltecek ya da düşürecek. Fakat halkla muhalefet arasında ciddi bir sorun var.
Türkiye'de muhalefetin önde gelen iki partisi güçlü, kalıcı, ufuk açıcı bir seçenek oluşturuyorlar mı sorusunun cevabı çoğu defa muğlak, hatta olumsuz. Muhalefet son derecede yüzeysel bir tavır sergiliyor ve iktidarla gündelik bir diljargonla didişiyor. Özellikle bu son nokta son derecede önemli. Çünkü siyasetin böyle bir çizgiye gelmesi veya indirgenmesi olmayan veya
boş bir dille özdeşleşmesi demek. Hatta bir adım daha ileriye giderek şunu söyleyeyim ki, böyle bir tavrın tercih edilmesi
siyasetsiz bir siyasetin hâkimiyeti anlamına gelir.
Kendiliğinden ortaya çıkmayan bu sonucun altında yatan en önemli neden siyasetin ideolojik içerikten hatta ideolojiden arındırılarak yapılmasıdır. Bu 1980'lerde başlamış yanlış bir yaklaşımdır. Altında siyasetin sadece yönetselliğe ait bit şey olarak görülmesi yatar. Oysa siyaset öncelikle ideolojik ayrışma alanıdır. Partiler ideolojik tercihleri doğrultusunda karar yani politika üretirler ve siyasetin farklılaşması böyle başlar.
Bu anlayıştan kaçınmanın ikinci nedeni
popülizmdir. Şimdi Türk siyasetine her zamankinden daha fazla hâkim olması popülizm bugünkü sonucu doğurmuştur ve bu anlayışla siyaset yapan partiler çok genel bir çizgide bütünleşmiştir, birisi diğerinin yaptığını taklit etmeyi kendisine ilke edinmiştir.
Neticede Türk siyaseti iktidarı konuşmakta ama kimse mesela bu seçimde muhalefetin ne yapacağını merak etmemektedir. Olabilecek en kötü şeydir bu! Muhalefet iktidardan şikâyet ediyorsa dönüp önce kendisinden şikâyet etsin, diyeceğim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 23 Mart 2009, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/23//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.